Et-Hasene Ve's-Seyyie
el-Hasene ve es-seyyîe ibaresi, beş manada tefsir edilmiştir:
1. el-Hasene ile, zafer ve ganimet; es-seyyie ile de, kati ve hezimet kasdedilmiştir; şu âyetlerde bu anlamdadır:
Size bir hasene (yani, Bedir Günündeki gibi bir nasrl zafer ve ganimet} dokunursa, onları tasalandırır. Eğer size bir seyyie (yani, Uhud Günündeki gibi bir kati ve hezimet} isabet ederse ona sevinirler. (Âl-i İmrân/120)
Onlara bir hasene {yani, nasrl zafer ve ganimet} isabet ederse, "Bu Allah'ın indindendir" derler. Onlara bir seyyie (yani, Uhud Günündeki gibi bir kati ve hezimet} isabet ederse,[41] "Bu sendendir" derler. (Nisâ/78)
Eğer sana bir hasene [iyilik] (yani, nasrl zafer ve ganimet} isabet ederse, onları tasalandırır. Eğer sana bir seyyie [kötülük] (yani, kati ve hezimet} isabet ederse...[42] (Tevbe/50)
2. el-Hasene ile, tevhîd; es-seyyie ile de şirk kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kim hasene (yani, tevhidi ile gelirse, ona ondan daha hayırlısı vardır (yani, ondan [tevhıdten dolayı] bir hayr elde eder}. Ve onlar o gün feza'dan emin olurlar. Kim de seyyie (yani, şirk} ile gelirse, yüzleri ateşte sürtülür... (Neml/89-90)
Bunun bir benzeri de Kasas ile En'âm[43] sûresinde geçmektedir.
3. el-Hasene ile, yağmur ve mahsul bolluğu; es-seyyie ile de yağmurun, mahsul-nebat ve hayr'ın kıtlığı-I yokluğu kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer onlara bir hasene {yani, yağmur, mahsul ve hayr bolluğu} gelirse, "Bu zaten bizim hakkımızdır" derlerdi. Eğer onlara bir seyyie {yani, yağmursuzluk /kuraklık ve mahsul kıtlığı} isabet ederse, Mûsâ ve o'nun beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. (A'râf/131)
Sonra seyyieyi {yani, yağmursuzluğu I kuraklığı, hayr ve mahsul kıtlığını! hasene (yani, yağmur ve mahsul bolluğu} ile değiştirdik, (A'râf/95)
Onları hem .hasene (yani, yağmur ve mahsul bolluğu} ile hem de'.seyyie (yani, yağmur ve mahsul kıtlığı} ile imtihan ettik. (A'râf/168)
Ellerinin önden gönderdikleri sebebiyle onlara bir seyyie {yani, yağmursuzluk I kuraklık} isabet ederse... (Rûm/36)
4. es-Seyyie ile, dünyada azâb; el-hasene ile de akıbet kasdedilir; şu âyette olduğu gibi:
Senden, haseneden evvel {yani, akıbetten önce} seyyieyi {yani, dünyada (azabı)} çabuklaştırmanı isterler. (RaW6)
5. el-Hasene, afv ve güzel söz; es-seyyie, kabih I çirkin söz ve eziyet manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir:
Seyyieyi (yani, kötü söz ve eziyeti} hasene {yani, güzel söz ve afv} ile savarlar. (Kasas/54)
Hasene (yani, afv ve safh} ile, seyyie {yani, kötü söz ve eziyet} bir olmaz. (Fussilet/34)
Seyyieyi (yani, kötü söz ve eziyeti} ahsen [en güzel] {yani, afv ve safh} ile defet! (Mü'minûn/96)
Bunun bir benzeri de Ra'd sûresinde[44] yer almaktadır
el-Hasene ve es-seyyîe ibaresi, beş manada tefsir edilmiştir:
1. el-Hasene ile, zafer ve ganimet; es-seyyie ile de, kati ve hezimet kasdedilmiştir; şu âyetlerde bu anlamdadır:
Size bir hasene (yani, Bedir Günündeki gibi bir nasrl zafer ve ganimet} dokunursa, onları tasalandırır. Eğer size bir seyyie (yani, Uhud Günündeki gibi bir kati ve hezimet} isabet ederse ona sevinirler. (Âl-i İmrân/120)
Onlara bir hasene {yani, nasrl zafer ve ganimet} isabet ederse, "Bu Allah'ın indindendir" derler. Onlara bir seyyie (yani, Uhud Günündeki gibi bir kati ve hezimet} isabet ederse,[41] "Bu sendendir" derler. (Nisâ/78)
Eğer sana bir hasene [iyilik] (yani, nasrl zafer ve ganimet} isabet ederse, onları tasalandırır. Eğer sana bir seyyie [kötülük] (yani, kati ve hezimet} isabet ederse...[42] (Tevbe/50)
2. el-Hasene ile, tevhîd; es-seyyie ile de şirk kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kim hasene (yani, tevhidi ile gelirse, ona ondan daha hayırlısı vardır (yani, ondan [tevhıdten dolayı] bir hayr elde eder}. Ve onlar o gün feza'dan emin olurlar. Kim de seyyie (yani, şirk} ile gelirse, yüzleri ateşte sürtülür... (Neml/89-90)
Bunun bir benzeri de Kasas ile En'âm[43] sûresinde geçmektedir.
3. el-Hasene ile, yağmur ve mahsul bolluğu; es-seyyie ile de yağmurun, mahsul-nebat ve hayr'ın kıtlığı-I yokluğu kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer onlara bir hasene {yani, yağmur, mahsul ve hayr bolluğu} gelirse, "Bu zaten bizim hakkımızdır" derlerdi. Eğer onlara bir seyyie {yani, yağmursuzluk /kuraklık ve mahsul kıtlığı} isabet ederse, Mûsâ ve o'nun beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. (A'râf/131)
Sonra seyyieyi {yani, yağmursuzluğu I kuraklığı, hayr ve mahsul kıtlığını! hasene (yani, yağmur ve mahsul bolluğu} ile değiştirdik, (A'râf/95)
Onları hem .hasene (yani, yağmur ve mahsul bolluğu} ile hem de'.seyyie (yani, yağmur ve mahsul kıtlığı} ile imtihan ettik. (A'râf/168)
Ellerinin önden gönderdikleri sebebiyle onlara bir seyyie {yani, yağmursuzluk I kuraklık} isabet ederse... (Rûm/36)
4. es-Seyyie ile, dünyada azâb; el-hasene ile de akıbet kasdedilir; şu âyette olduğu gibi:
Senden, haseneden evvel {yani, akıbetten önce} seyyieyi {yani, dünyada (azabı)} çabuklaştırmanı isterler. (RaW6)
5. el-Hasene, afv ve güzel söz; es-seyyie, kabih I çirkin söz ve eziyet manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir:
Seyyieyi (yani, kötü söz ve eziyeti} hasene {yani, güzel söz ve afv} ile savarlar. (Kasas/54)
Hasene (yani, afv ve safh} ile, seyyie {yani, kötü söz ve eziyet} bir olmaz. (Fussilet/34)
Seyyieyi (yani, kötü söz ve eziyeti} ahsen [en güzel] {yani, afv ve safh} ile defet! (Mü'minûn/96)
Bunun bir benzeri de Ra'd sûresinde[44] yer almaktadır