El-Fısq
el~Fısq, altı şekilde tefsir edilir:
1. Fısq kelimesi, Nebi'ye (s.a) ve o'nun getirdiklerine küfr [inkâr] etmek anlamıyla ma'siyet [itaatsizlik/isyan] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz münafıklar, (evet işte) fâsıqlar {yani, Nebi'ye ve o'nun getirdiklerine küfretmek suretiyle Allah'a isyan edenler} onlardır. (Tevbe/67)
İşte bu, Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne küfre etmeleri sebebiyledir. Allah fâsıqlar kavmini (yani, münafıklardan Nebi'ye ve o'nun-getirdiklerine küfretmek suretiyle Allah'a isyan edenleri! hidâyete erdirmez. (Tevbe/80)
Münafıklar ve Yahudiler ile ilgili Bakara,[262] Mâ-ide,[263] Tevbe[264] ve Münâfıkûn[265] sûrelerindeki bütün buyruklar da böyledir.
2. el-Fısq, şirk demek olan tevhidi terk hususunda Allah'a isyan manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Mü'min kimse, fâsıq {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden} kimse gibi midir?! (Secde/18)
Ayet o günlerde müşrik olan el-Velîd b. Uqbe b. Ebî Muayt hakkında inmiştir.
Sonra Allah, Allah'ın tevhidini inkâr eden kâfirleri
sözkonusu ederek şöyle buyurmaktadır:
Ama fâsıqhk etmiş olanların barınakları {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan edenlerin -ki, bu hâl üzere ölenler kasdedilmektedir- varacağı yer} ateştir. (Secde/20)
İşte Rabbinin kelimesi, fâsıqlık edenler {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden kimseler} üzerine şöylece hak oldu: onlar îmân etmezler/etmeyecekler. (Yûnus/33)
Benzeri buyruklar çoktur.
3. el-Fısq ile, şirk ve küfr olmaksızın!şirk ve küfr-den gayri dînde ma'siyet kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
{Mûsâ dedi ki}: "Rabbim! Doğrusu ben kendim ve kardeşimden başkasına mâlik değilim. Artık bizimle, o fâsıqlar kavminin (yani, Şam'daki Eriha'ya girmeyi terklred huşunda asi olanların -ki Mûsâ onlara oraya girmelerini .emrettiği halde, kaçınmışlardı-} arasını ayır! (Mâifi/25)
Artık o fâsıqlar kavmi {yani, -küfür olmaksızın- asi olanlar} için tasalanma! (Mâide/26) Çünkü onlar Musa'ya Şam topraklarında bulunan Eriha'ya girmeyi terketmekle asi olmuşlardı. Nitekim kendilerine şöyle diyen Talut'a da asi olmuşlardı:
Şüphesiz Allah sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, kim onu tatmazsa o mutlaka bendendir (.....) Fakat içlerinden pek azı hariç ondan içtiler. (Bakara/249)
Böylelikle onlardan suyu içenler, Talut'a karşı .isyankâr oldular. Fakat hepsi de mü'min idiler.
4. el-Fısq kelimesi, küfr sözkonusu olmaksızın yalan manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi: Muhsanâta atıp, sonra dört şâhid getiremeyenlere gelince, onlara celde vurun; seksener celde ve onların şâhid-liklerini ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar fâsıqlardır (yani, onlar, söyledikleri yalanla -küfr olmaksızın I küfre girmeksizin- Allah'a isyan eden kimselerdir}. (Nûr/4)
Ey îmân edenler! Eğer fâsıq biri size bir nebe' ile gelirse {yani, bir kimse gelip de size hadîste !sözde yalan söyleyerek asi olursa}... (Hucurât/6)
Âyet, o sırada müslüman olmuş bulunan el-Velid b. Uqbe hakkında nazil olmuştur. Onun ma'siy eti/fıs -qı, yalan söylemesi idî. Çünkü Nebi'ye (s.a) gelerek, kendileriyle karşılaşmadığı halde "Benî-Mus-talıq bana zekatlarını vermedi" diye yalan söylemişti. Fakat bu davranışıyla küfre de düşmemişti.
5. el-Fısq ile, küfr içinde olmaksızın ismi günah işlemek kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Yazana ve şahide zarar verilmesin. Eğer yaparsanız, mutlaka o, size bir fisq olur (yani, sizin için -küfr olmamakla birlikte-günah olur}. (Bakara/282)
6. Fısq, seyyi'ât Ikötülükler manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Haccda refes ve fısq (yani, seyyiât I kötülük işlemek} yoktur. (Bakara/197)
Yüce Allah'a hamd ve O'nun ihsan ettiği güzel başarı ile el-Vücûh ve'n-Ne-zâir tamamlandı. Allah, nebisi Mu-hammed'e ve o'nun âline salât eylesin.
el~Fısq, altı şekilde tefsir edilir:
1. Fısq kelimesi, Nebi'ye (s.a) ve o'nun getirdiklerine küfr [inkâr] etmek anlamıyla ma'siyet [itaatsizlik/isyan] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz münafıklar, (evet işte) fâsıqlar {yani, Nebi'ye ve o'nun getirdiklerine küfretmek suretiyle Allah'a isyan edenler} onlardır. (Tevbe/67)
İşte bu, Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne küfre etmeleri sebebiyledir. Allah fâsıqlar kavmini (yani, münafıklardan Nebi'ye ve o'nun-getirdiklerine küfretmek suretiyle Allah'a isyan edenleri! hidâyete erdirmez. (Tevbe/80)
Münafıklar ve Yahudiler ile ilgili Bakara,[262] Mâ-ide,[263] Tevbe[264] ve Münâfıkûn[265] sûrelerindeki bütün buyruklar da böyledir.
2. el-Fısq, şirk demek olan tevhidi terk hususunda Allah'a isyan manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Mü'min kimse, fâsıq {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden} kimse gibi midir?! (Secde/18)
Ayet o günlerde müşrik olan el-Velîd b. Uqbe b. Ebî Muayt hakkında inmiştir.
Sonra Allah, Allah'ın tevhidini inkâr eden kâfirleri
sözkonusu ederek şöyle buyurmaktadır:
Ama fâsıqhk etmiş olanların barınakları {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan edenlerin -ki, bu hâl üzere ölenler kasdedilmektedir- varacağı yer} ateştir. (Secde/20)
İşte Rabbinin kelimesi, fâsıqlık edenler {yani, tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden kimseler} üzerine şöylece hak oldu: onlar îmân etmezler/etmeyecekler. (Yûnus/33)
Benzeri buyruklar çoktur.
3. el-Fısq ile, şirk ve küfr olmaksızın!şirk ve küfr-den gayri dînde ma'siyet kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
{Mûsâ dedi ki}: "Rabbim! Doğrusu ben kendim ve kardeşimden başkasına mâlik değilim. Artık bizimle, o fâsıqlar kavminin (yani, Şam'daki Eriha'ya girmeyi terklred huşunda asi olanların -ki Mûsâ onlara oraya girmelerini .emrettiği halde, kaçınmışlardı-} arasını ayır! (Mâifi/25)
Artık o fâsıqlar kavmi {yani, -küfür olmaksızın- asi olanlar} için tasalanma! (Mâide/26) Çünkü onlar Musa'ya Şam topraklarında bulunan Eriha'ya girmeyi terketmekle asi olmuşlardı. Nitekim kendilerine şöyle diyen Talut'a da asi olmuşlardı:
Şüphesiz Allah sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, kim onu tatmazsa o mutlaka bendendir (.....) Fakat içlerinden pek azı hariç ondan içtiler. (Bakara/249)
Böylelikle onlardan suyu içenler, Talut'a karşı .isyankâr oldular. Fakat hepsi de mü'min idiler.
4. el-Fısq kelimesi, küfr sözkonusu olmaksızın yalan manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi: Muhsanâta atıp, sonra dört şâhid getiremeyenlere gelince, onlara celde vurun; seksener celde ve onların şâhid-liklerini ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar fâsıqlardır (yani, onlar, söyledikleri yalanla -küfr olmaksızın I küfre girmeksizin- Allah'a isyan eden kimselerdir}. (Nûr/4)
Ey îmân edenler! Eğer fâsıq biri size bir nebe' ile gelirse {yani, bir kimse gelip de size hadîste !sözde yalan söyleyerek asi olursa}... (Hucurât/6)
Âyet, o sırada müslüman olmuş bulunan el-Velid b. Uqbe hakkında nazil olmuştur. Onun ma'siy eti/fıs -qı, yalan söylemesi idî. Çünkü Nebi'ye (s.a) gelerek, kendileriyle karşılaşmadığı halde "Benî-Mus-talıq bana zekatlarını vermedi" diye yalan söylemişti. Fakat bu davranışıyla küfre de düşmemişti.
5. el-Fısq ile, küfr içinde olmaksızın ismi günah işlemek kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Yazana ve şahide zarar verilmesin. Eğer yaparsanız, mutlaka o, size bir fisq olur (yani, sizin için -küfr olmamakla birlikte-günah olur}. (Bakara/282)
6. Fısq, seyyi'ât Ikötülükler manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Haccda refes ve fısq (yani, seyyiât I kötülük işlemek} yoktur. (Bakara/197)
Yüce Allah'a hamd ve O'nun ihsan ettiği güzel başarı ile el-Vücûh ve'n-Ne-zâir tamamlandı. Allah, nebisi Mu-hammed'e ve o'nun âline salât eylesin.