En-Necm
en-Necm, üç şekilde tefsir edilir:
1. en-Necm, keukeb /yıldız demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
O delici bir necm'dir {yani, (parlak) ışıklı bir yıldızdır!, (Târık/3)
Ve alâmetler (yarattı). Onlar necm {(yani, yıldızlar)} ile de yollarını bulurlar. (Nahl/16)
Derken nücûm'a {yani, yıldızlara} bir bakış baktı. (Sâffât/88)
2. en-Necm; Kur'ân'ın nücûmu/kısım kısım inen bölümleri mamasında kullanılır.
Çünkü Kur'ân Nebiye (Allah'ın salâtı, selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun) parça parça: bir âyet, iki âyet, bir sûre, iki sûre şeklinde inmiştir.
Bu anlamdaki [yani, necm kelimesinin, "Kur'ân'ın parça parça inen kısımları" manasında kullanıldığı] âyetler çoktur. Örnek olarak şu âyetleri zikredebiliriz:
indiği dem o necme {yani, Kur'ân'ın nücumlarına: parça parça inen her bir kısmına} andolsun. (Necm/1)
Maksat, Cebrail'in (a.s) Kur'ân'ı Nebiye (s.a) kısım kısım: bir âyet, iki âyet yahut bir sûre, iki sûre ve daha fazlası ile indirmesidir.
Hayır (öyle değil); o nücûmun {yani, Cebrail'in Nebi'-ye indirdiği Kur'ân'ın nücumlarının: parça parça inen kısımlarının} mevkilerine kasem ederim ki...
(Vâkıa/75)
Ebu'l-'Aliye şöyle demiştir:
"Kur'ân'ı beşer âyet, beşer âyet öğrenin. Çünkü Nebi (s.a) onu Cebrail'den beşer âyet, beşer âyet aldı."
Vekî de İsmâîl b. Hâlid'ten şöyle dediğini nakletmektedir:
"Ebû Abdu'r-Rahmân es-Sülemî bize Kur'ân'ı beşer âyet, beşer âyet öğretiyordu."
3. en-Necm kelimesi, sapı I gövdesi olmayan bitki manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Necm {yani, sapı I gövdesi olmayan bitkiler} ve şecer {yani, sapı/gövdesi olan bitkiler/ağaçlar} (Allah'a) secde/inkıyad ederler. (Rahmân/6)
en-Necm, üç şekilde tefsir edilir:
1. en-Necm, keukeb /yıldız demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
O delici bir necm'dir {yani, (parlak) ışıklı bir yıldızdır!, (Târık/3)
Ve alâmetler (yarattı). Onlar necm {(yani, yıldızlar)} ile de yollarını bulurlar. (Nahl/16)
Derken nücûm'a {yani, yıldızlara} bir bakış baktı. (Sâffât/88)
2. en-Necm; Kur'ân'ın nücûmu/kısım kısım inen bölümleri mamasında kullanılır.
Çünkü Kur'ân Nebiye (Allah'ın salâtı, selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun) parça parça: bir âyet, iki âyet, bir sûre, iki sûre şeklinde inmiştir.
Bu anlamdaki [yani, necm kelimesinin, "Kur'ân'ın parça parça inen kısımları" manasında kullanıldığı] âyetler çoktur. Örnek olarak şu âyetleri zikredebiliriz:
indiği dem o necme {yani, Kur'ân'ın nücumlarına: parça parça inen her bir kısmına} andolsun. (Necm/1)
Maksat, Cebrail'in (a.s) Kur'ân'ı Nebiye (s.a) kısım kısım: bir âyet, iki âyet yahut bir sûre, iki sûre ve daha fazlası ile indirmesidir.
Hayır (öyle değil); o nücûmun {yani, Cebrail'in Nebi'-ye indirdiği Kur'ân'ın nücumlarının: parça parça inen kısımlarının} mevkilerine kasem ederim ki...
(Vâkıa/75)
Ebu'l-'Aliye şöyle demiştir:
"Kur'ân'ı beşer âyet, beşer âyet öğrenin. Çünkü Nebi (s.a) onu Cebrail'den beşer âyet, beşer âyet aldı."
Vekî de İsmâîl b. Hâlid'ten şöyle dediğini nakletmektedir:
"Ebû Abdu'r-Rahmân es-Sülemî bize Kur'ân'ı beşer âyet, beşer âyet öğretiyordu."
3. en-Necm kelimesi, sapı I gövdesi olmayan bitki manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Necm {yani, sapı I gövdesi olmayan bitkiler} ve şecer {yani, sapı/gövdesi olan bitkiler/ağaçlar} (Allah'a) secde/inkıyad ederler. (Rahmân/6)