El-Mustaz'afûn
el-Mustaz'afûn, üç şekilde tefsir edilir
1. el-Mustaz'afûn [mustaz''aflar], kahredilmişler [zayıf düşürülmüş olanlar] demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz arzda {yani, Mekke'de} mustaz'aflar {yani, kahredilmişler, zayıf düşürülmüşler} idik. (Nisâ/97)
Size ne oluyor ki Allah yolunda ve mustaz'af {yani, kahredilmiş, zayıf düşürülmüş} erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisâ/75)
Doğrusu Fir'avn arzda [Mısır'da] tagallübe kalkıştı ve onun ehlini fırka fırka edip onlardan bir taifeyi {yani, İsrâîloğulları'nı} mustaz'af yaptı {yani, (kahretti I zayıf düşürdü) köleleştirdi}. (Kasas/4)
Biz ise irade ediyorduk ki: o arzda mustaz'aflara {yani, Mekke arzında[179] zayıf düşürülmüş kimselere} iyilikte bulunalım... (Kasas/5)
2. el-Mustaz'afin [mustaz'aflar] kelimesi, küfürde Önderlere I küfürde önderlik edenlere tâbi olan zayıflar demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Mustaz'aflar {yani, (küfürde önderlik edenlere) tâbi olanlar) müstekbirlere ({yani, küfürde tâbi oldukları önderlere)}, "Şayet siz olmasaydınız biz mü'minler olurduk" derler. Müstekbirler {yani, mustaz'afların kendilerine tâbi oldukları (küfürde) önderler} mus-taz'aflara {yani, kendilerine tâbi olanlara} derler ki: "Size gelmesinin ardından sizi hidâyetten biz mi alıkoyduk?! Hayır siz zaten mücrimler idiniz." Mustaz'afîar {yani, (küfür önderlerine) tâbi olanlar} müs-tekbirlere (yani, (kendilerine tâbi oldukları) önderle-rej derler ki... (SebeV31-33)
3. el-Mustaz'afîn [mustaz'aflar] ibaresi, kuvveti olmayan acizler manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Erkeklerden, kadın ve çocuklardan mustaz'aflar (yani, kuvveti olmayan acizler) müstesna... (Nisâ/98)
Zu'afaya' [zayıflara] (yani, kuvveti olmayan acizlere), hastalara ve sarfedecek/harcayacak bir şey bulamayanlara (savaştan geri kalmakta) bir sorumluluk yoktur. (Tevbe/91)
el-Mustaz'afûn, üç şekilde tefsir edilir
1. el-Mustaz'afûn [mustaz''aflar], kahredilmişler [zayıf düşürülmüş olanlar] demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz arzda {yani, Mekke'de} mustaz'aflar {yani, kahredilmişler, zayıf düşürülmüşler} idik. (Nisâ/97)
Size ne oluyor ki Allah yolunda ve mustaz'af {yani, kahredilmiş, zayıf düşürülmüş} erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisâ/75)
Doğrusu Fir'avn arzda [Mısır'da] tagallübe kalkıştı ve onun ehlini fırka fırka edip onlardan bir taifeyi {yani, İsrâîloğulları'nı} mustaz'af yaptı {yani, (kahretti I zayıf düşürdü) köleleştirdi}. (Kasas/4)
Biz ise irade ediyorduk ki: o arzda mustaz'aflara {yani, Mekke arzında[179] zayıf düşürülmüş kimselere} iyilikte bulunalım... (Kasas/5)
2. el-Mustaz'afin [mustaz'aflar] kelimesi, küfürde Önderlere I küfürde önderlik edenlere tâbi olan zayıflar demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Mustaz'aflar {yani, (küfürde önderlik edenlere) tâbi olanlar) müstekbirlere ({yani, küfürde tâbi oldukları önderlere)}, "Şayet siz olmasaydınız biz mü'minler olurduk" derler. Müstekbirler {yani, mustaz'afların kendilerine tâbi oldukları (küfürde) önderler} mus-taz'aflara {yani, kendilerine tâbi olanlara} derler ki: "Size gelmesinin ardından sizi hidâyetten biz mi alıkoyduk?! Hayır siz zaten mücrimler idiniz." Mustaz'afîar {yani, (küfür önderlerine) tâbi olanlar} müs-tekbirlere (yani, (kendilerine tâbi oldukları) önderle-rej derler ki... (SebeV31-33)
3. el-Mustaz'afîn [mustaz'aflar] ibaresi, kuvveti olmayan acizler manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Erkeklerden, kadın ve çocuklardan mustaz'aflar (yani, kuvveti olmayan acizler) müstesna... (Nisâ/98)
Zu'afaya' [zayıflara] (yani, kuvveti olmayan acizlere), hastalara ve sarfedecek/harcayacak bir şey bulamayanlara (savaştan geri kalmakta) bir sorumluluk yoktur. (Tevbe/91)