El-Hâtıin
el-Hâtıîn, üç şekilde tefsir edilir:
1. Hâtûn kelimesiyle, şekk[148] [şüphe] olmak sızın/şekkten gayri zenbIgünah işleyenler ka s de di İmiş-tir; şu âyetlerde olduğu gibi:[149]
Dediler ki: "Tallahi, Allah seni bize üstün kılmıştır/tercih etmiştir. Doğrusu biz hatakârlar [hâtûn] ((yani, günahkârlar I zenb işleyenler)} olmuştuk." (Yûsuf/91)
Dediler ki: "Ey babamız! Günahlarımız için istiğfar et! Biz gerçekten hatakârlar [hâtûn] (yani, şekk olmakzı-sın günahkârlar I zenb işleyenler} olduk." (Yûsuf/97)
2.[150] Hâtûn ile, şirk içinde günah işleyenler kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Onu hatakârlar (yani, şirk içinde günah işleyenler} dışında kimse yemez. (Hâkka/37)
Muhakkak Fir'avn, Hâmân ve o ikisinin orduları hatakârlar (yani, şirk halinde günah işleyenler) idi. (Ka-sas/8)
3. Hata ile, kasdı olmayan hata kas de dilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Unutur yahut hata edersek (yani, kasıt olmaksızın bir günah işlersek} bizi muahaze etme! (Bakara/286)
Bir mü'min için olamaz/olacak şey değildir [mâ kâne] (yani, lâ yenbağî=yakışmaz i uygun düşmez}] öldürmek bir mü'mini; hata ile olması müstesna {yani, bir mü'min bir mü'mini kasden Öldüremezj! (Nisâ/92)
el-Hâtıîn, üç şekilde tefsir edilir:
1. Hâtûn kelimesiyle, şekk[148] [şüphe] olmak sızın/şekkten gayri zenbIgünah işleyenler ka s de di İmiş-tir; şu âyetlerde olduğu gibi:[149]
Dediler ki: "Tallahi, Allah seni bize üstün kılmıştır/tercih etmiştir. Doğrusu biz hatakârlar [hâtûn] ((yani, günahkârlar I zenb işleyenler)} olmuştuk." (Yûsuf/91)
Dediler ki: "Ey babamız! Günahlarımız için istiğfar et! Biz gerçekten hatakârlar [hâtûn] (yani, şekk olmakzı-sın günahkârlar I zenb işleyenler} olduk." (Yûsuf/97)
2.[150] Hâtûn ile, şirk içinde günah işleyenler kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Onu hatakârlar (yani, şirk içinde günah işleyenler} dışında kimse yemez. (Hâkka/37)
Muhakkak Fir'avn, Hâmân ve o ikisinin orduları hatakârlar (yani, şirk halinde günah işleyenler) idi. (Ka-sas/8)
3. Hata ile, kasdı olmayan hata kas de dilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Unutur yahut hata edersek (yani, kasıt olmaksızın bir günah işlersek} bizi muahaze etme! (Bakara/286)
Bir mü'min için olamaz/olacak şey değildir [mâ kâne] (yani, lâ yenbağî=yakışmaz i uygun düşmez}] öldürmek bir mü'mini; hata ile olması müstesna {yani, bir mü'min bir mü'mini kasden Öldüremezj! (Nisâ/92)