El-Âhiret
el-Âhiret, beş şekilde tefsir edilir:
1. el-Âhiret, kıyamet / kalkış manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Muhakkak ki âhirete (yani, Kıyamet (Günü'n)de ölümden sonra dirilişe} îmân etmeyenler, caddeden sapmaktadırlar. (Mü'minûn/74)
Âhiret ve evvel (yani, dünya ve âhiret [başlangıç ve son]} elbet Bizimdir. (Leyl/13)
Benzeri buyruklar çoktur.
2. el-Âhiret ile, hasseten cennet kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki onlar onu satın alan kimsenin âhirette bir payı (yani, cennetten bir nasibi} olmadığını biliyorlardı. (Bakara/102)
Aynı sûrede bunun bir benzeri daha yer almaktadır:[202]
Rabbinin indinde âhiret muttakiler içindir. (Zuh-ruf/35)
İşte o âhiret yurdu (yani, cennet} var ya, Biz onu yeryüzünde ululuk/yücelik irade etmeyenlere ayırdık. (Kasas/83)
Âhirette (yani, cennette} onun nasibi yoktur. (Şû-râ/20)
3. el-Âhiret ile, hasseten cehennem kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Ahiretten (yani, cehennem azabından} çekinen ve Rabbinin rahmetini uman... (Zümer/9)
4. el-Âhiret ile, kabir kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Allah îmân edenlere dünya hayatta ve âhirette (yani, kabirde Münker-Nekir'in sorgulayacağı vakitte}[203] sabit söz üzere sebat verir. (İbrâhîm/27)
5. el-Âhiret, ahır [son jsonuncu] anlamına gelir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz bunu âhiret millette (yani, son millette [dînde]: isa'nın milletinde —ki o, Nebi'den (a.s) önceki ümmetlere gelen milletlerin sonuncusu idi-} işitmedik. (Sâd/7)
Derken âhiret va'di (yani, sonuncusunun vakti: kendilerine va'd ettiği iki azâbtan sonuncusunun vakti} geldiğinde... (ısrâ/7)
el-Âhiret, beş şekilde tefsir edilir:
1. el-Âhiret, kıyamet / kalkış manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Muhakkak ki âhirete (yani, Kıyamet (Günü'n)de ölümden sonra dirilişe} îmân etmeyenler, caddeden sapmaktadırlar. (Mü'minûn/74)
Âhiret ve evvel (yani, dünya ve âhiret [başlangıç ve son]} elbet Bizimdir. (Leyl/13)
Benzeri buyruklar çoktur.
2. el-Âhiret ile, hasseten cennet kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki onlar onu satın alan kimsenin âhirette bir payı (yani, cennetten bir nasibi} olmadığını biliyorlardı. (Bakara/102)
Aynı sûrede bunun bir benzeri daha yer almaktadır:[202]
Rabbinin indinde âhiret muttakiler içindir. (Zuh-ruf/35)
İşte o âhiret yurdu (yani, cennet} var ya, Biz onu yeryüzünde ululuk/yücelik irade etmeyenlere ayırdık. (Kasas/83)
Âhirette (yani, cennette} onun nasibi yoktur. (Şû-râ/20)
3. el-Âhiret ile, hasseten cehennem kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Ahiretten (yani, cehennem azabından} çekinen ve Rabbinin rahmetini uman... (Zümer/9)
4. el-Âhiret ile, kabir kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Allah îmân edenlere dünya hayatta ve âhirette (yani, kabirde Münker-Nekir'in sorgulayacağı vakitte}[203] sabit söz üzere sebat verir. (İbrâhîm/27)
5. el-Âhiret, ahır [son jsonuncu] anlamına gelir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz bunu âhiret millette (yani, son millette [dînde]: isa'nın milletinde —ki o, Nebi'den (a.s) önceki ümmetlere gelen milletlerin sonuncusu idi-} işitmedik. (Sâd/7)
Derken âhiret va'di (yani, sonuncusunun vakti: kendilerine va'd ettiği iki azâbtan sonuncusunun vakti} geldiğinde... (ısrâ/7)