Ed-Durr
ed-Durr, beş manada tefsir edilir:
1. ed-Durr kelimesi, bela ve şiddet anlamında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Be'sâ'da (yani, fakirlik zamanlarında} ve darrâ'da {yani, şiddet ve bela zamanlarında} sabredenler... (Bakara/177)
Onlara be'sâ ve darrâ {yani, bela ve şiddet} dokundu... (Bakara/214)
Bunun bir benzeri de Zümer sûresindedir.[109]
2. ed-Durr lafzıyla, yağmurun yağmaması, yağmur kıtlığı kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki, senden önceki ümmetlei'e de gönderdik. Onları, yalvarsmlar diye be'sâ {yani, fakirlik I yoksulluk} ve darrâ {yani, yağmur kıtlığı I kuraklık} ile sıkıştırdık. (En'âm/42)
Biz hangi karyeye bir nebi gönderdikse, onun halkını be'sâ ve darrâ {yani, yağmur kıtlığı i kuraklık} ile sıkıştırdık. (A'râf/94)
Kendilerine dokunan bir darrânm {yani, yağmur kıtlığının I kuraklığın} ardından insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman... (Yûnus/21)
Bunun bir benzeri de Rûm sûresindedir.[110]
3. ed-Durr lafzı ile, denizdeki (dehşetli) haller kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Bahr'de size bir durr {yani, denizde size dehşetli bir hal} dokunduğu zaman, du'â ettikleriniz kaybolur, yalnız O hariç. (îsrâ/67)
4. ed-Durr ile, bedendeki hastalık ve belalar kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
insana bir durr {yani, insanın bedenine bir hastalık ve bela} dokunduğu zaman, gerek yanı üzereyken, gerek otururken, gerek dikilirken Bize du'â eder. (Bu âyet, Ebî Huzeyfe b. el-Muğîre hakkında inmiştir). Fakat Biz ondan durrunu {yani, hastalığını} açtığımız/giderdiğimiz zaman, sanki kendisine dokunan durr için Bize du'â etmemiş gibi geçer gider. (Yûnus/12)
Bunun bir benzeri de Zümer sûresindedir.[111]
Eyyûb'u da... Hani Rabbine, "Bana durr {yani, bela ve şiddet/ dokundu; Sen ise merhametliler merha-metlisisin" diye nida etmişti. (Enbiyâ/83)
5. ed-Durr kelimesi, eksiklik/noksanlık[112] manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Sana hiçbir durr ((yani, eksiklik/ noksanlık)) veremezler. (Nisâ/113)
ed-Durr, beş manada tefsir edilir:
1. ed-Durr kelimesi, bela ve şiddet anlamında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Be'sâ'da (yani, fakirlik zamanlarında} ve darrâ'da {yani, şiddet ve bela zamanlarında} sabredenler... (Bakara/177)
Onlara be'sâ ve darrâ {yani, bela ve şiddet} dokundu... (Bakara/214)
Bunun bir benzeri de Zümer sûresindedir.[109]
2. ed-Durr lafzıyla, yağmurun yağmaması, yağmur kıtlığı kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki, senden önceki ümmetlei'e de gönderdik. Onları, yalvarsmlar diye be'sâ {yani, fakirlik I yoksulluk} ve darrâ {yani, yağmur kıtlığı I kuraklık} ile sıkıştırdık. (En'âm/42)
Biz hangi karyeye bir nebi gönderdikse, onun halkını be'sâ ve darrâ {yani, yağmur kıtlığı i kuraklık} ile sıkıştırdık. (A'râf/94)
Kendilerine dokunan bir darrânm {yani, yağmur kıtlığının I kuraklığın} ardından insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman... (Yûnus/21)
Bunun bir benzeri de Rûm sûresindedir.[110]
3. ed-Durr lafzı ile, denizdeki (dehşetli) haller kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Bahr'de size bir durr {yani, denizde size dehşetli bir hal} dokunduğu zaman, du'â ettikleriniz kaybolur, yalnız O hariç. (îsrâ/67)
4. ed-Durr ile, bedendeki hastalık ve belalar kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
insana bir durr {yani, insanın bedenine bir hastalık ve bela} dokunduğu zaman, gerek yanı üzereyken, gerek otururken, gerek dikilirken Bize du'â eder. (Bu âyet, Ebî Huzeyfe b. el-Muğîre hakkında inmiştir). Fakat Biz ondan durrunu {yani, hastalığını} açtığımız/giderdiğimiz zaman, sanki kendisine dokunan durr için Bize du'â etmemiş gibi geçer gider. (Yûnus/12)
Bunun bir benzeri de Zümer sûresindedir.[111]
Eyyûb'u da... Hani Rabbine, "Bana durr {yani, bela ve şiddet/ dokundu; Sen ise merhametliler merha-metlisisin" diye nida etmişti. (Enbiyâ/83)
5. ed-Durr kelimesi, eksiklik/noksanlık[112] manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Sana hiçbir durr ((yani, eksiklik/ noksanlık)) veremezler. (Nisâ/113)