Heleke
Heleke, dört şekilde tefsir edilir:
1. Heleke, ölmek demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer bir erkek helak olur da {yani, Ölür de}... (Nisâ/176)
Yahut helak olanlardan (yani, meyyitlerden I ölmüşlerden} olacaksın. (Yûsuf/85) Hiçbir karye yoktur ki Biz onu {yani, onun ahalisini! helak edecek {yani, Kıyamet Gününden önce öldüre-cekl olmayalım. (Isrâ/58)
O'nun vecbi müstesna {yani, Allah hariç -şüphesiz O ölmez-} herşey helak olacaktır {yani, bütün canlı varlıklar ölecektir}. (Kasas/88)
2. el-Helâk, azâb manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
İşte o kumlar, Biz onları helak ettik {yani, senden evvelki ümmetlerin yaşadığı memleketlerdeki o kâfir toplumlara azâb ettik}, zulmettiklerinde {yani, şirk koştuklarında}. Ve onların helakleri {yani, o kâfir toplumların azâbları} için bir mev'ıd {yani, vakit} tayin etmiştik. (Kehf/59)
Biz hiçbir karyeyi (yani, geçmiş ümmetlerin yaşadıkları karyelerdeki kâfir toplumları} malum bir kitabı olmaksızın helak etmedik {yani, azaba uğratmadık}. (Hicr/4)
Rabbin kurâ'ları helak edecek {yani, memleketlerin ahalisini azaba uğratacak} değil; ana noktasında bir rasûl çıkarmadıkça. (Kasas/59)
Kendilerinden {yani, Mekke kâfirlerinden} evvel karn'dan nicesini helak ettik {yani, nice nesillere azâb ettik}. (En'âm/6)
3. Heleke, dall I kaybolmak manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Benim sultânım da {yani, hüccetim I delilim de} helak oldu {yani, kayboldu -gösterebileceğim bir delil yok-}. (Hâkka/29)
4. el-Helâk, fesâd manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Harsı ve nesli helak {yani, ifsad} eder. (Bakara/205)
Ben yığın yığın mal helak ettim {yani, çok mal ifsad ettim}tükettim}.,. (Beled/6)
Heleke, dört şekilde tefsir edilir:
1. Heleke, ölmek demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer bir erkek helak olur da {yani, Ölür de}... (Nisâ/176)
Yahut helak olanlardan (yani, meyyitlerden I ölmüşlerden} olacaksın. (Yûsuf/85) Hiçbir karye yoktur ki Biz onu {yani, onun ahalisini! helak edecek {yani, Kıyamet Gününden önce öldüre-cekl olmayalım. (Isrâ/58)
O'nun vecbi müstesna {yani, Allah hariç -şüphesiz O ölmez-} herşey helak olacaktır {yani, bütün canlı varlıklar ölecektir}. (Kasas/88)
2. el-Helâk, azâb manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
İşte o kumlar, Biz onları helak ettik {yani, senden evvelki ümmetlerin yaşadığı memleketlerdeki o kâfir toplumlara azâb ettik}, zulmettiklerinde {yani, şirk koştuklarında}. Ve onların helakleri {yani, o kâfir toplumların azâbları} için bir mev'ıd {yani, vakit} tayin etmiştik. (Kehf/59)
Biz hiçbir karyeyi (yani, geçmiş ümmetlerin yaşadıkları karyelerdeki kâfir toplumları} malum bir kitabı olmaksızın helak etmedik {yani, azaba uğratmadık}. (Hicr/4)
Rabbin kurâ'ları helak edecek {yani, memleketlerin ahalisini azaba uğratacak} değil; ana noktasında bir rasûl çıkarmadıkça. (Kasas/59)
Kendilerinden {yani, Mekke kâfirlerinden} evvel karn'dan nicesini helak ettik {yani, nice nesillere azâb ettik}. (En'âm/6)
3. Heleke, dall I kaybolmak manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Benim sultânım da {yani, hüccetim I delilim de} helak oldu {yani, kayboldu -gösterebileceğim bir delil yok-}. (Hâkka/29)
4. el-Helâk, fesâd manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Harsı ve nesli helak {yani, ifsad} eder. (Bakara/205)
Ben yığın yığın mal helak ettim {yani, çok mal ifsad ettim}tükettim}.,. (Beled/6)