Hel
Hel, dört manada kullanılmıştır:
1. Hel, (olumsuzluk edatı olan) mâ anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Onlar, kendilerine meleklerin gelmesinden başkasını mı [hel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (En'âm/158)
Bunun bir benzeri de Nahl sûresindedir (33. âyet).
Onlar, buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerin kendilerine gelivermesinden başkasını mı [kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Bakara/210)
Onlar, farkında değillerken Saat'in ansızın kendilerine gelmesinden başkasını mı [kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Zuhruf/66)
Artık onlar Saat'in kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı [Kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Muhammed/18)
Rasûller üzerine apaçık tebliğden başkası mı [hel] düşer" (yani, rasûller üzerinde apaçık tebliğden başkası düşmezi. (Nahl/35)
2. Hel [mi-mı.....dır-dir, tır-tir, dı-di, tı-ti anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
İnsan üzerinden geçti mi {yani, geçti i geçmiştir)... (İnsan/1)
Sana ğâşiyenin hadisi geldi mi {yani, geldi i gelmiştir}. (Ğâşiye/1)
Sana Musa'nın hadîsi geldi mi {yani, geldi Igelmiştir}.[130] (Tâ-Hâ/9)
Sana İbrahim'in konuklarının hadîsi geldi mi {yani,
geldi I gelmiştir). (Zâriyât/24)
3. Hel [mi, mı], olumsuz soru edatı anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Seni delâlet edeyim {yani, delâlet etmeyeyim} mi, huld ağacına? (Tâ-Hâ/120)
Size "....." diye haber veren bir adama delâlet edelim
{yani, delâlet etmeyelim} mi? (Sebe.77)
Amelleri açısından en çok ziyana uğrayanları size haber vereyim {yani, haber vermeyeyim} mi? (Kehf/103)
Size şeytanların kimin üzerine indiğini haber vereyim {yani, haber vermeyeyim} mi? (Şu'arâ/221)
4. Hel, istifhamdı inkârı /inkâr tarzında soru olarak kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Size rızık olarak verdiklerimizde, sağ ellerinizin sa-hib oldukları kölelerinizden ortaklarınız olmasını... kabul eder misiniz {yani, etmezsiniz}. (Rûm/28)
O Allah ki sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Sizin şeriklerinizden bunlardann birini olsun yapabilecek var mıdır?! {yani, yoktur}. (Rûm/40)
Ortak koştuklarınızdan ilkin yaratıp sonra onu iade edecek kimse var mıdır {yani, yoktur}. (Yûnus/34)
Ortak koştuklarınızdan hakkı gösterecek bir kimse var mıdır {yani, yoktur}. De ki: "Hakkı gösterecek Allah'tır. Acaba hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa...?!" (Yûnus/35)
Acaba şimdi bizim için şefaat edecek şefaatçiler bulunur mu {yani, bulunmaz}. (A'râf/53)
Keza, Şûra ile Mü'min sûresinde de böyledir.
Hel, dört manada kullanılmıştır:
1. Hel, (olumsuzluk edatı olan) mâ anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Onlar, kendilerine meleklerin gelmesinden başkasını mı [hel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (En'âm/158)
Bunun bir benzeri de Nahl sûresindedir (33. âyet).
Onlar, buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerin kendilerine gelivermesinden başkasını mı [kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Bakara/210)
Onlar, farkında değillerken Saat'in ansızın kendilerine gelmesinden başkasını mı [kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Zuhruf/66)
Artık onlar Saat'in kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı [Kel] bekliyorlar {yani, başkasını beklemiyorlar}. (Muhammed/18)
Rasûller üzerine apaçık tebliğden başkası mı [hel] düşer" (yani, rasûller üzerinde apaçık tebliğden başkası düşmezi. (Nahl/35)
2. Hel [mi-mı.....dır-dir, tır-tir, dı-di, tı-ti anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
İnsan üzerinden geçti mi {yani, geçti i geçmiştir)... (İnsan/1)
Sana ğâşiyenin hadisi geldi mi {yani, geldi i gelmiştir}. (Ğâşiye/1)
Sana Musa'nın hadîsi geldi mi {yani, geldi Igelmiştir}.[130] (Tâ-Hâ/9)
Sana İbrahim'in konuklarının hadîsi geldi mi {yani,
geldi I gelmiştir). (Zâriyât/24)
3. Hel [mi, mı], olumsuz soru edatı anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Seni delâlet edeyim {yani, delâlet etmeyeyim} mi, huld ağacına? (Tâ-Hâ/120)
Size "....." diye haber veren bir adama delâlet edelim
{yani, delâlet etmeyelim} mi? (Sebe.77)
Amelleri açısından en çok ziyana uğrayanları size haber vereyim {yani, haber vermeyeyim} mi? (Kehf/103)
Size şeytanların kimin üzerine indiğini haber vereyim {yani, haber vermeyeyim} mi? (Şu'arâ/221)
4. Hel, istifhamdı inkârı /inkâr tarzında soru olarak kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Size rızık olarak verdiklerimizde, sağ ellerinizin sa-hib oldukları kölelerinizden ortaklarınız olmasını... kabul eder misiniz {yani, etmezsiniz}. (Rûm/28)
O Allah ki sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Sizin şeriklerinizden bunlardann birini olsun yapabilecek var mıdır?! {yani, yoktur}. (Rûm/40)
Ortak koştuklarınızdan ilkin yaratıp sonra onu iade edecek kimse var mıdır {yani, yoktur}. (Yûnus/34)
Ortak koştuklarınızdan hakkı gösterecek bir kimse var mıdır {yani, yoktur}. De ki: "Hakkı gösterecek Allah'tır. Acaba hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa...?!" (Yûnus/35)
Acaba şimdi bizim için şefaat edecek şefaatçiler bulunur mu {yani, bulunmaz}. (A'râf/53)
Keza, Şûra ile Mü'min sûresinde de böyledir.