Ezan
Ezan, iki şekilde tefsir edilir:
1. Ezan; duyurmak I işittirmek, işitmek, dinlemek, ilan etmek manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ve Rabbini dinleyip [ezinet] (yani, Rabbinin buyruğunu dinleyip IRahbine boyun eğip} haklandığı {yani, kendisine yakışanı yapıp Rabbine itaat ettiği! vakit... (İnşikak/2)
Sana ezan veririz iyani, Sana duyururuz} ki: Bizden şâhid yok. (Fussilet/47)
2. Ezan kelimesi; nida' [yüksek sesle seslenmek, bağırmak] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bunun üzerine aralarında bir müezzin (yani, cennet ile ateş arasında bir münâdij, "Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun" diye ezan verir {yani, nida' eder [bağırır I seslenir]}. (A'râf/44)
Sonra bir müezzin iyani, bir münâdij, "Ey kafile! Siz muhakkak hırsızsınız" diye ezan verdi {yani, nida etti [bağırdı i seslendi}}. (Yûsuf/70)
İnsanlar içinde ezan ver {yani, nida' et [bağır I seslen]}! (Hacc/27)
Ezan, iki şekilde tefsir edilir:
1. Ezan; duyurmak I işittirmek, işitmek, dinlemek, ilan etmek manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ve Rabbini dinleyip [ezinet] (yani, Rabbinin buyruğunu dinleyip IRahbine boyun eğip} haklandığı {yani, kendisine yakışanı yapıp Rabbine itaat ettiği! vakit... (İnşikak/2)
Sana ezan veririz iyani, Sana duyururuz} ki: Bizden şâhid yok. (Fussilet/47)
2. Ezan kelimesi; nida' [yüksek sesle seslenmek, bağırmak] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bunun üzerine aralarında bir müezzin (yani, cennet ile ateş arasında bir münâdij, "Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun" diye ezan verir {yani, nida' eder [bağırır I seslenir]}. (A'râf/44)
Sonra bir müezzin iyani, bir münâdij, "Ey kafile! Siz muhakkak hırsızsınız" diye ezan verdi {yani, nida etti [bağırdı i seslendi}}. (Yûsuf/70)
İnsanlar içinde ezan ver {yani, nida' et [bağır I seslen]}! (Hacc/27)