Ez-Zann
ez-Zann, üç şekilde tefsir edilir:
1. ez-Zann, yaqîn [kesin bilgi] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Dâvûd, onu kendisine sırf bir fitne yaptığımızı zannetti (yani, Dâvûd, onu kesinlikle I kesin olarak kendisine bir imtihan vesilesi yaptığımızı anladı jsezdi}. (Sâd/24)
Doğrusu ben hesabıma mutlaka kavuşacağımı zannediyordum {yani, kesinlikle biliyordum I inanıyordum}. (Hâkka/20) Allah'ın hududunu ayakta tutacaklarını zannederlerse (yani, kesin olarak bilirlerse I inanırlarsa}... (Bakara/230)
2. ez-Zann, şekk/şüphe manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Demiştiniz ki: "Sâ'at nedir bilmiyoruz; (onun) zann-dan (yani, şekkten I şüpheden} başka birşey olmadığını zannediyoruz (yani, ondan şekk I şüphe ediyoruz} ve biz yaqîn edinmiş değiliz." (Câsiye/32)
3. ez-Zann, töhmet manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O ğayb üzerine danîn[259] (yani, ğayb hususunda itham I töhmet altında} değildir (Tekvîr/24)
Allah'a zann üstüne zannda bulunuyordunuz, {yani, Allah'ın sizi muzaffer kılacağına dair verdiği haber hususunda Nebi'yi (s.a) itham ediyordunuz}. (Ahzâb/10)
ez-Zann, üç şekilde tefsir edilir:
1. ez-Zann, yaqîn [kesin bilgi] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Dâvûd, onu kendisine sırf bir fitne yaptığımızı zannetti (yani, Dâvûd, onu kesinlikle I kesin olarak kendisine bir imtihan vesilesi yaptığımızı anladı jsezdi}. (Sâd/24)
Doğrusu ben hesabıma mutlaka kavuşacağımı zannediyordum {yani, kesinlikle biliyordum I inanıyordum}. (Hâkka/20) Allah'ın hududunu ayakta tutacaklarını zannederlerse (yani, kesin olarak bilirlerse I inanırlarsa}... (Bakara/230)
2. ez-Zann, şekk/şüphe manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Demiştiniz ki: "Sâ'at nedir bilmiyoruz; (onun) zann-dan (yani, şekkten I şüpheden} başka birşey olmadığını zannediyoruz (yani, ondan şekk I şüphe ediyoruz} ve biz yaqîn edinmiş değiliz." (Câsiye/32)
3. ez-Zann, töhmet manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O ğayb üzerine danîn[259] (yani, ğayb hususunda itham I töhmet altında} değildir (Tekvîr/24)
Allah'a zann üstüne zannda bulunuyordunuz, {yani, Allah'ın sizi muzaffer kılacağına dair verdiği haber hususunda Nebi'yi (s.a) itham ediyordunuz}. (Ahzâb/10)