Es-Sultân
es-Sultân, iki şekilde tefsir edilir:
1. es-Sultân, hüccet [kesin delil] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki Musa'yı âyetlerimizle ve apaçık bir sultân {yani, apaçık hüccet} ile gönderdik. (Hûd/96)
Mûsâ ile ilgili olarak kullanılan sultân kelimelerinin tümü, hüccet [kesin delil] manasmdadır.
Hakkında size bir sultân (yani, Allah'ın kitabında bir hüccet I kesin delil} indirmediği varlıkları... (En'âm/81)
Yoksa Biz onlara bir sultân {yani, hüccet I kesin bir delil} indirmişiz de... (Rûm/35)
Ya da bana apaçık bir sultân {yani, kendisini mazur görebileceğim açık bir hüccet i kesin bir delil} getirir, (NemV21)
Benzeri âyetler çoktur.
2. es-Sultân, kahredici kral Ikahren mecbur edici hükümranlık manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Benim, sizin üzerinizde bir sultânım {yani, sizin üzerinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığım} yoktu. (İbrahîm/22)
Bizim, sizin üzerinizde bir sultânımız {yani, sizin üzerinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığımız} yoktu. Bilakis siz taşkınlık eden bir kavimdiniz. (Sâffât/30)
es-Sultân, iki şekilde tefsir edilir:
1. es-Sultân, hüccet [kesin delil] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki Musa'yı âyetlerimizle ve apaçık bir sultân {yani, apaçık hüccet} ile gönderdik. (Hûd/96)
Mûsâ ile ilgili olarak kullanılan sultân kelimelerinin tümü, hüccet [kesin delil] manasmdadır.
Hakkında size bir sultân (yani, Allah'ın kitabında bir hüccet I kesin delil} indirmediği varlıkları... (En'âm/81)
Yoksa Biz onlara bir sultân {yani, hüccet I kesin bir delil} indirmişiz de... (Rûm/35)
Ya da bana apaçık bir sultân {yani, kendisini mazur görebileceğim açık bir hüccet i kesin bir delil} getirir, (NemV21)
Benzeri âyetler çoktur.
2. es-Sultân, kahredici kral Ikahren mecbur edici hükümranlık manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Benim, sizin üzerinizde bir sultânım {yani, sizin üzerinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığım} yoktu. (İbrahîm/22)
Bizim, sizin üzerinizde bir sultânımız {yani, sizin üzerinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığımız} yoktu. Bilakis siz taşkınlık eden bir kavimdiniz. (Sâffât/30)