Er-Rüh
er-Rûh, beş şekilde tefsir edilir:
1. er-Rûh kelimesi, rahmet manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Onlara, Kendinden bir rûh ile imdat etmiştir {yani, onları Kendinden bir rahmet ile korumuştur}. (Mücâdele/22)
2. er-Rûh lafzı ile, yedinci semada bulunan ve yüzü insan, bedeni melek suretinde olan bir melek[151] kasde-dilmiştir; şu âyette bu manadadır:
O gün ki, kryama duracak rûh {yani, yedinci semada bulunan yüzü insan, bedeni melek suretinde olan o melek} ve melekler saff saff. (Nebe/38)
Melekler, arş hariç mahlukâtın tümünden daha büyüktürler. Sözkonusu bu melek de diğer melekler üzerinde bir bekçi ve gözetleyicidir. Arşın sağında kendisi tek bir saff, diğer bütün melekler de ayrı bir saff olarak duracaklardır. İsrâ süresindeki şu âyette geçen rûh'tan maksat da işte o melektir:
Bir de sana rûhtarı/rûhu {yani, o meleği: yedinci semada bulunan yüzü insan, bedeni melek suretinde oları meleği} soruyorlar. De ki: "Rûh {yani, o melek} Rabbimin emrindendir." (İsrâ/85)
3. er-Rûh ile, Cebrail kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
De ki: "Onu, Rûhu'l-Kudüs {yani, Cebrail} indirdi;"[152] (Nahl/102)
Onu, Rûhu'l-Emın/Emm Rûh {yani, Cebrail} indirdi. (Şu'arâ/193)
Onu, Rûhu'l-Kudüs {yani, Cebrail} ile destekledik {yani, güçlendirdik}. (Bakara/87 ve 253)
Derken Biz ona Ruhumuzu {yani, Cebrail'i} gönderdik. (Meryem/17)
O gece melekler ve Rûh {yani, Cebrail} iner de iner. (Kadr/4)
4. Rûh, vahy manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:[153]
Kullarından dilediğine {yani, nebilere} emrinden rûh {yani, vahy} ile melekleri indiriyor. (Nahl/2)
Kullarından dilediğine {yani, nebilere} emrinden rûh {yani, vahy} ilka ediyor {yani, indiriyor). (Mü'min/15)
İşte sana da böylece emrimizden rûh vahyettik {yani, emrimizden vahy vahyettik}. (Şûrâ/52)
5. Rûh kelimesiyle, İsa. kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
(îsâ Allah'ın) Meryem'e ilka ettiği kelimesidir {yani, "Ol!" demesi üzerine olmasıdır} ve O'ndan bir ruhtur {yani, babasız doğmuştur}. (Nisâ/171)
Âdem hakkında da şöyle buyurulmaktadır:
Sonra onu {yani, Âdem'i} tesviye edip, o'na ruhundan üfürdü. (Secde/9)
er-Rûh, beş şekilde tefsir edilir:
1. er-Rûh kelimesi, rahmet manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Onlara, Kendinden bir rûh ile imdat etmiştir {yani, onları Kendinden bir rahmet ile korumuştur}. (Mücâdele/22)
2. er-Rûh lafzı ile, yedinci semada bulunan ve yüzü insan, bedeni melek suretinde olan bir melek[151] kasde-dilmiştir; şu âyette bu manadadır:
O gün ki, kryama duracak rûh {yani, yedinci semada bulunan yüzü insan, bedeni melek suretinde olan o melek} ve melekler saff saff. (Nebe/38)
Melekler, arş hariç mahlukâtın tümünden daha büyüktürler. Sözkonusu bu melek de diğer melekler üzerinde bir bekçi ve gözetleyicidir. Arşın sağında kendisi tek bir saff, diğer bütün melekler de ayrı bir saff olarak duracaklardır. İsrâ süresindeki şu âyette geçen rûh'tan maksat da işte o melektir:
Bir de sana rûhtarı/rûhu {yani, o meleği: yedinci semada bulunan yüzü insan, bedeni melek suretinde oları meleği} soruyorlar. De ki: "Rûh {yani, o melek} Rabbimin emrindendir." (İsrâ/85)
3. er-Rûh ile, Cebrail kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
De ki: "Onu, Rûhu'l-Kudüs {yani, Cebrail} indirdi;"[152] (Nahl/102)
Onu, Rûhu'l-Emın/Emm Rûh {yani, Cebrail} indirdi. (Şu'arâ/193)
Onu, Rûhu'l-Kudüs {yani, Cebrail} ile destekledik {yani, güçlendirdik}. (Bakara/87 ve 253)
Derken Biz ona Ruhumuzu {yani, Cebrail'i} gönderdik. (Meryem/17)
O gece melekler ve Rûh {yani, Cebrail} iner de iner. (Kadr/4)
4. Rûh, vahy manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:[153]
Kullarından dilediğine {yani, nebilere} emrinden rûh {yani, vahy} ile melekleri indiriyor. (Nahl/2)
Kullarından dilediğine {yani, nebilere} emrinden rûh {yani, vahy} ilka ediyor {yani, indiriyor). (Mü'min/15)
İşte sana da böylece emrimizden rûh vahyettik {yani, emrimizden vahy vahyettik}. (Şûrâ/52)
5. Rûh kelimesiyle, İsa. kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
(îsâ Allah'ın) Meryem'e ilka ettiği kelimesidir {yani, "Ol!" demesi üzerine olmasıdır} ve O'ndan bir ruhtur {yani, babasız doğmuştur}. (Nisâ/171)
Âdem hakkında da şöyle buyurulmaktadır:
Sonra onu {yani, Âdem'i} tesviye edip, o'na ruhundan üfürdü. (Secde/9)