El-Mess
el-Mess, üç şekilde tefsir edilir:
1. Mess, cima' [cinsî münasebet] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ey îmân edenler! Mü'min kadınlara nikah akdi yapıp da sonra kendilerine messetmeden {yani, kendileriyle cima' etmeden} önce onları boşarsanız... (Ahzâb/49)
Size bir günah ;.yoktur; kendilerine messetmediğiniz {yani, kendileriyle cima' etmediğiniz} kadınları boşamanızda... (Bâkara/236)
(Meryem dedi ki}: Bana bir beşer messetmemiş {yani, hiçbir kimse [erkek] benimle cima' etmemiş} iken... (Âl-i İmrân/47)
Bunun bir benzeri de Meryem sûresinde geçmekte-dir[70]
Yahut kadınlara messetmiş[71] {yani, kadınlarla cima' etmiş} iseniz... (Nisâ/43, Mâide/6)
2. el-Mess;[72] isabet etmek, değmek, gelip çatmak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Atalarımıza da darrâ' ve serrâ' mess etmişti {yani, bolluk I saadet ve şiddet isabet etmişti}. (A'râf/95)
Doğrusu şeytan bana mess etti {yani, isabet etti} nusb [kötülük/bela] ve azab ile... (Sâd/41)
Orada onlara nasab [yorgunluk] mess etmez {yani, isabet etmez}. (Hicr/48)[73]
Fâtır[74] ve Kaf[75] süresindeki âyetlerde de bu manadadır.
Size bir hasene mess ederse {yani, isabet ederse}, onların hoşuna gitmez. (Âl-i İmrân/120)
Bunun bir benzeri de Tevbe sûresindedir.[76]
3. el-Mess ile, delilik kasdedilir; şu âyette bu manadadır:
Onlar ki, şeytanın çarpıp messettiği {yani, şeytanın delirttiği} kimse... (Bakara/275)
el-Mess, üç şekilde tefsir edilir:
1. Mess, cima' [cinsî münasebet] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ey îmân edenler! Mü'min kadınlara nikah akdi yapıp da sonra kendilerine messetmeden {yani, kendileriyle cima' etmeden} önce onları boşarsanız... (Ahzâb/49)
Size bir günah ;.yoktur; kendilerine messetmediğiniz {yani, kendileriyle cima' etmediğiniz} kadınları boşamanızda... (Bâkara/236)
(Meryem dedi ki}: Bana bir beşer messetmemiş {yani, hiçbir kimse [erkek] benimle cima' etmemiş} iken... (Âl-i İmrân/47)
Bunun bir benzeri de Meryem sûresinde geçmekte-dir[70]
Yahut kadınlara messetmiş[71] {yani, kadınlarla cima' etmiş} iseniz... (Nisâ/43, Mâide/6)
2. el-Mess;[72] isabet etmek, değmek, gelip çatmak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Atalarımıza da darrâ' ve serrâ' mess etmişti {yani, bolluk I saadet ve şiddet isabet etmişti}. (A'râf/95)
Doğrusu şeytan bana mess etti {yani, isabet etti} nusb [kötülük/bela] ve azab ile... (Sâd/41)
Orada onlara nasab [yorgunluk] mess etmez {yani, isabet etmez}. (Hicr/48)[73]
Fâtır[74] ve Kaf[75] süresindeki âyetlerde de bu manadadır.
Size bir hasene mess ederse {yani, isabet ederse}, onların hoşuna gitmez. (Âl-i İmrân/120)
Bunun bir benzeri de Tevbe sûresindedir.[76]
3. el-Mess ile, delilik kasdedilir; şu âyette bu manadadır:
Onlar ki, şeytanın çarpıp messettiği {yani, şeytanın delirttiği} kimse... (Bakara/275)