El-Medd
Nemüddehum [onları meddetmekj, beş şekilde tefsir edilir:
1. Nemüddehum [onları meddetmek]; onları götürmek, sokmak, sürüklemek manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yemudduhum[13] {yani, onları sürüklüyor}, tuğyanları
(yani, dalâletleri) içinde b o çalarlarken. (Bakara/15)
Kardeşleri ise onları ğayy içinde meddederler (yani, sürüklerler}] (A'râf/202)
2. Nemüddühum [onlara meddetmekj, onlara vermek/ihsan etmek manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kendilerine sadece mal ve oğullardan meddetmekle {yani, ihsan etmekle}... (Mü'minûn/55)
Size inallar ve oğullar meddetsin {yani, ihsan etsin}... (Nûh/12)
Size mallar ve oğullar meddettik {yani, ihsan ettik}. (İsrâ/6)
Rabbinizin size meddetmesi {yani, ihsan etmesi/ yetmez mi: indirilen meleklerden üçbini ile?! (Âl-i İm-rân/124)
Size icabet emişti; "Muhakkak Ben meddediyorum
{yani, müslümanlara ihsan ederek yardım etmişti}: meleklerden peşpeşe bini ile" diye.[14] (Enfâî/9)
3. el-Medd kelimesi, kesintisiz/sürekli/daimi demektir; şu âyette olduğu gibi:
Memdûd {yani, daimi/sürekli} gölge... (Vakıa/30)
4. el-Medd, yaymak manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Rabbinin gölgeyi nasıl meddettiğini {yani, tan yerinin ağarmasından itibaren güneşin doğuşuna kadar gölgeyi bütün dünyada nasıl yayıp uzattığını} görmüyor musun? (Furkân/45)
O ki, arzı meddetti {Kabe'nin altından arzı yayıp döşedi}. (Ra'd/3)
Arzı da meddettik {Kabe'nin altından yayıp döşedik}. (Hicr/19)
Bunun bir benzeri de Kaf sûresinde geçmektedir.[15]
5. Müddet lafzı, düzlenmek jdümdüz edilmek manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Arz meddedildiği {yani, dümdüz edilip de üstünde bulunanlar içine girdiği}... (İnşikak/3)
Nemüddehum [onları meddetmekj, beş şekilde tefsir edilir:
1. Nemüddehum [onları meddetmek]; onları götürmek, sokmak, sürüklemek manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yemudduhum[13] {yani, onları sürüklüyor}, tuğyanları
(yani, dalâletleri) içinde b o çalarlarken. (Bakara/15)
Kardeşleri ise onları ğayy içinde meddederler (yani, sürüklerler}] (A'râf/202)
2. Nemüddühum [onlara meddetmekj, onlara vermek/ihsan etmek manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kendilerine sadece mal ve oğullardan meddetmekle {yani, ihsan etmekle}... (Mü'minûn/55)
Size inallar ve oğullar meddetsin {yani, ihsan etsin}... (Nûh/12)
Size mallar ve oğullar meddettik {yani, ihsan ettik}. (İsrâ/6)
Rabbinizin size meddetmesi {yani, ihsan etmesi/ yetmez mi: indirilen meleklerden üçbini ile?! (Âl-i İm-rân/124)
Size icabet emişti; "Muhakkak Ben meddediyorum
{yani, müslümanlara ihsan ederek yardım etmişti}: meleklerden peşpeşe bini ile" diye.[14] (Enfâî/9)
3. el-Medd kelimesi, kesintisiz/sürekli/daimi demektir; şu âyette olduğu gibi:
Memdûd {yani, daimi/sürekli} gölge... (Vakıa/30)
4. el-Medd, yaymak manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Rabbinin gölgeyi nasıl meddettiğini {yani, tan yerinin ağarmasından itibaren güneşin doğuşuna kadar gölgeyi bütün dünyada nasıl yayıp uzattığını} görmüyor musun? (Furkân/45)
O ki, arzı meddetti {Kabe'nin altından arzı yayıp döşedi}. (Ra'd/3)
Arzı da meddettik {Kabe'nin altından yayıp döşedik}. (Hicr/19)
Bunun bir benzeri de Kaf sûresinde geçmektedir.[15]
5. Müddet lafzı, düzlenmek jdümdüz edilmek manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Arz meddedildiği {yani, dümdüz edilip de üstünde bulunanlar içine girdiği}... (İnşikak/3)