El-Küfr
el-Küfr, dört manada tefsir edilir:
1. el-Küfr, Allah'ın tevhidine küfr etmek, O'nu inkar etmek manasında kullanılır; şu âyetlerde böyledir:
Gerçekten o küfr edenleri (yani, Allah'ın tevhidini/bir ve tek ilah olduğunu inkâr edenleri) uyarsan da, uyar-masan da onlar için birdir: îmân etmezler. (Bakara/6)
Küfr edip {yani, Allah'ın tevhidini inkâr edip} Allah yolundan alıkoyanlar... (Muhammed/1)
Benzeri buyruklar çoktur.
2. el-Küfr, hüccetin I delilin inkârı manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O tanıdıkları kendilerine gelince, ona küfr ettiler (yani, onlar onu tanıdılar, fakat onu inkâr ettiler}. (Bakara/89)
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler [Yahudi ve Hristiyanîar] o'nu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar (yani, Nebi'yi (oğullarını tanıdıkları gibi) tanırlar; çünkü o'nun nitelikleri, beraberlerindeki Tevrat'ta bulunmaktadır}. Kendilerini zarara uğratanlardır ki, îmân etmezler.[15] (En'âm/20)
Kendilerine Kitap verdiklerimiz onu (yani, Kabe'nin kıble olduğunu} oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte içlerinden bir grup bildikleri halde hakkı gizlerler.[16] (Bakara/146)
Yoluna gücü yetenlerin Beyt'i [Kabe'yi] haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Artık kim küfr ederse (yani, Ehl-i Kitap'tan olsun, diğer dîn müntesiblerinden olsun kim Allah'ın Beyt-i Haram'ını haccetmeyi inkâr edip haccın farziyyetini reddederse), şüphesiz ki Allah âlemlerden (Ehl-i Kitap'tan ve onların gayrısından} ganidir. (Al-i İmrân/97)
3. el-Küfr, küfrân-ı nimet/nankörlük anlamında kullanılır; şu âyetlerde böyledir:
Bana şükr edin, Bana küfr (yani, nimetime küfr-Inankörlük) etmeyin! (Bakara/152)
(Süleyman dedi ki): "Şükr mü edeceğim, yoksa küfr (yani, yoksa nimete küfr I nankörlük} mü edeceğim diye beni sınaması içindir."[17] (Neml/40)
Allah'a şükret diye; ve her kim şükr ederse, kendi lehine etmiş olur; her kim de küfr {yani, nimete küfr-l nankörlük} ederse, doğrusu Allah ganidir, hamîdtir. (Lokmân/12)
{Fir'avn, Musa'ya dedi ki}: "O yaptığın fiili yaptın, o halde sen o kâfirlerdensin {yani, nankörlerdensin -ki bununla, o'nu küçükken büyüttüğünü ve o'na iyilik yaptığını, buna karşılık Musa'nın nankörlük ettiğini kaydetmektedir-}. (Şu'arâ/19)
Benzeri âyetimi?" çoktur.
4. el-Küfr, beri I uzak olmak, uzaklaşmak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
{İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki}: "Biz size küfr ettik {yani, biz sizden teberri ettik I uzaklaştık}; bizimle sizin aranızda ebedî olarak düşmanlık başladı." (Mümtehine/4)
Sonra, Kıyamet Günü kiminiz kiminize küfr edecek (yani, kiminiz kiminizden uzak olduğunu ilan edecek}. (Ankebut/25)
{İblis kendisine itaat edenlere diyecek ki}: "Ben sizin bundan evvel beni, (itaatte Allah'a) şirk koşmanıza da küfr etmiştim" {yani, uzak olduğumu bildirmiştim}. (İbrâhîm/22)
Benzeri buyruklar çoktur.
el-Küfr, dört manada tefsir edilir:
1. el-Küfr, Allah'ın tevhidine küfr etmek, O'nu inkar etmek manasında kullanılır; şu âyetlerde böyledir:
Gerçekten o küfr edenleri (yani, Allah'ın tevhidini/bir ve tek ilah olduğunu inkâr edenleri) uyarsan da, uyar-masan da onlar için birdir: îmân etmezler. (Bakara/6)
Küfr edip {yani, Allah'ın tevhidini inkâr edip} Allah yolundan alıkoyanlar... (Muhammed/1)
Benzeri buyruklar çoktur.
2. el-Küfr, hüccetin I delilin inkârı manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O tanıdıkları kendilerine gelince, ona küfr ettiler (yani, onlar onu tanıdılar, fakat onu inkâr ettiler}. (Bakara/89)
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler [Yahudi ve Hristiyanîar] o'nu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar (yani, Nebi'yi (oğullarını tanıdıkları gibi) tanırlar; çünkü o'nun nitelikleri, beraberlerindeki Tevrat'ta bulunmaktadır}. Kendilerini zarara uğratanlardır ki, îmân etmezler.[15] (En'âm/20)
Kendilerine Kitap verdiklerimiz onu (yani, Kabe'nin kıble olduğunu} oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte içlerinden bir grup bildikleri halde hakkı gizlerler.[16] (Bakara/146)
Yoluna gücü yetenlerin Beyt'i [Kabe'yi] haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Artık kim küfr ederse (yani, Ehl-i Kitap'tan olsun, diğer dîn müntesiblerinden olsun kim Allah'ın Beyt-i Haram'ını haccetmeyi inkâr edip haccın farziyyetini reddederse), şüphesiz ki Allah âlemlerden (Ehl-i Kitap'tan ve onların gayrısından} ganidir. (Al-i İmrân/97)
3. el-Küfr, küfrân-ı nimet/nankörlük anlamında kullanılır; şu âyetlerde böyledir:
Bana şükr edin, Bana küfr (yani, nimetime küfr-Inankörlük) etmeyin! (Bakara/152)
(Süleyman dedi ki): "Şükr mü edeceğim, yoksa küfr (yani, yoksa nimete küfr I nankörlük} mü edeceğim diye beni sınaması içindir."[17] (Neml/40)
Allah'a şükret diye; ve her kim şükr ederse, kendi lehine etmiş olur; her kim de küfr {yani, nimete küfr-l nankörlük} ederse, doğrusu Allah ganidir, hamîdtir. (Lokmân/12)
{Fir'avn, Musa'ya dedi ki}: "O yaptığın fiili yaptın, o halde sen o kâfirlerdensin {yani, nankörlerdensin -ki bununla, o'nu küçükken büyüttüğünü ve o'na iyilik yaptığını, buna karşılık Musa'nın nankörlük ettiğini kaydetmektedir-}. (Şu'arâ/19)
Benzeri âyetimi?" çoktur.
4. el-Küfr, beri I uzak olmak, uzaklaşmak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
{İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki}: "Biz size küfr ettik {yani, biz sizden teberri ettik I uzaklaştık}; bizimle sizin aranızda ebedî olarak düşmanlık başladı." (Mümtehine/4)
Sonra, Kıyamet Günü kiminiz kiminize küfr edecek (yani, kiminiz kiminizden uzak olduğunu ilan edecek}. (Ankebut/25)
{İblis kendisine itaat edenlere diyecek ki}: "Ben sizin bundan evvel beni, (itaatte Allah'a) şirk koşmanıza da küfr etmiştim" {yani, uzak olduğumu bildirmiştim}. (İbrâhîm/22)
Benzeri buyruklar çoktur.