El-Kelâm Hakkında

Cansu

Bismillahirrahmanirrrahim
Tem 11, 2014
525
Denizli
El-Kelâm

el-Kelâm, beş şekilde tefsir edilir:

1. el-Kelâm; Allah'ın, kullarıyla vahy dışındaki ko­nuşması! söz söylemesi manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:

Ve Allah'ın Musa ya kelâm etmesi/söz söylemesi (ya­ni, vahy dışındaki konuşması) gibi.[154]" (Nisâ/164)

Halbuki onlardan (yani, İsrâîloğulları'ndanj bir fırka lyani, Mftsaran seçtiği yetmiş kişi! vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirler,[155] sonra, onu anlamalarının ardın­dan bile bile onu tahrif ederlerdi,[156] (Bakara/75)

2. Kelâmullâh [Allah'ın kelâmı], vahy: Kur'ân ma­nasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:

Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse, ona eman ver; ki kelâmullâhı/Allah'ın kelâmını lyani, ey Muhammed, Allah'ın sana vahyettiği Kur'ân'ıj dinle­sin. (Tevbe/6)

Kelâmullâhı/Allah'm kelâmım (yani, Allah'ın, Nebi­si'ne söylediği, De ki: "Asla peşimizden gelmeyeceksi­niz" sözünü} tebdil etmeyi irade ederler. (Feth/15)

3. Kelimâtullâh [Allah'ın kelimeleri] ibaresi, Al­lah'ın ilmi ve acâiblikleri I hayret verici işleri manasın­da kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:

De ki: "Rabbimin kelimeleri {yani, Rabbimin ilmi ve hayret verici işleri} için denizler mürekkep olsaydı, Rabbimin kelimeleri {yani, ilmi ve hayret verici işleri} tükenmeden önce denizler tükenirdi." (Kehf/109)

Eğer yerdeki ağaçlar hep kalem, denizler de mürek-keb olsa, ardından yedi deniz daha ilave edilse, yine de Allah'ın kelimeleri {yani, ilmi ve hayret verici işle­ri} tükenmezdi. (Lokmân/27)

4. Kelâm ile, ölüm esnasında yaratılmışların söyle­dikleri, fakat Âdemoğulları'nın duymadıkları sözler kasdedümiştir: Mü'minûn süresindeki şu âyetlerde ol­duğu gibi:

Onların her birine ölüm geldiğinde, "Rabbim beni döndür!" der. Ölüm gelip çatınca kâfir, iyiliklerinin az, kötülüklerinin çok olduğunu görür ve dünya­dan çıkmadan önce ölüm meleğine bakar; geri dön-dürülmeyi ve yalanladığı şeyleri tasdik etmeyi te­menni eder:

Nihayet onların {yani, kâfirlerini birine ölüm geldiğin­de, "Rabbim! Beni döndür de bıraktiğımda/terketti-ğimde sâlih amel işleyeyim" der. (Mü'minün/99-100)

Sonra Yüce Allah yeni bir hitabla, onun dediğini reddetmek üzere buyurmaktadır ki:

Hayır, hayır! Doğrusu o, onun söylemiş olduğu bir sözden ibarettir. (Mü'minûn/100)

Ancak onun bu sözlerini Âdemoğullari duymaz. Tıpkı, boğulacağı vakit, Ölüm meleğinin indiğini gördüğünde Fir'avn'm, Ben îmân ettim. Hakikaten Isrâîloğulları'nın îmân ettikleri dışında ilah yok ve ben teslim olanlardanım (Yûnus/90) demesinde ol­duğu gibi. Ölüm meleğinin geldiği boğulma esna­sındaki imanının ona bir faydası olmadı. Şayet bo­ğulmaya başlamadan önce îmân etmiş olsaydı, îmânının kendisine faydası olacaktı. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Ehl-i Kitap'tan hiç kimse yoktur ki, ölümünden {ya­ni, onlardan hiç biri ölmeden) evvel o'na {yani, isa'ya} îmân etmeyecek olsun. (Nisâ/159)

Ehl-i Kitap'tan hiç kimse, isa'ya îmân etmedikçe ölmez; fakat ölüm meleğini gördükten ve ölüm on­lara geldikten sonra bu îmânlarının bir faydası ol­maz. Çünkü dünyadakilerin telaffuz ettikleri gibi îmânı telaffuz etmeye güçleri yetmez. İşte şu buy­ruk bunu anlatmaktadır:

Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp (yani, şirk koşup} da nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında (yani, birisi Ölüm haline düşüp iyiliklerini ve kötülüklerini görmeye başladığında}, "Ben -{yaratılmışların onun sözünü işitemeyecekleri bir zamanda}- şimdi tevbe ettim" diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur {yani ölüm sırasında tevbe etmeyecek hiçbir kâfir yok­tur, fakat bu tevbenin ona bir faydası olmaz. Kâfir olarak ölenlerin de günahı bağışlanmaz}. İşte onlar için acıklı bir azâb hazırladık. (Nisâ/18)

5. Kelâm lafzı ile, dünyada azabı gördükleri sırada kâfirlerin imân ettiklerine dair söyledikleri sözler ve agçmişte azaba uğratılmış ümmetlerin sözleri kasdedil-nıiştir; şu âyette olduğu gibi:

Be'simizi {yani, dünyada azabımızı} gördüklerinde, "Al­lah'a îmân ettik; O'nun birliğine" dediler. (Mü'min/84)

Allah ise (onların bu îmânları ile ilgili olarak) şöyle buyurmaktadır:

Ama (başlarına azabın inmesi esnasındaki} îmânları­nın onlara bir faydası olmadı; (tıpkı, boğulurken îmân etmesinin Fir'avn'a bir faydasının olmadığı gibi}. (Mü'min/85)

Be'simizi hissettiklerinde hemen oradan kaçışıyor­lardı. (Enbiyâ/12)

Onlar, "Veyl bize! Biz gerçekten zâlimlerdik" dediler. (Enbiyâ/14)

Böylelikle kendilerine zulmettiklerini ve rasûllerin getirdiklerine îmân ettiklerim ikrar ettiler, dünya­ya geri döndürülmeyi ve güzel amel işlemek için kendilerine süre tanınmasını istediler.[157]

Elim azabı görünceye kadar ona îmân etmezler. Onlara ansızın gelecek ve onlar şuurunda olmayacaklar. "Aca­ba bize mühlet verilir mi?" diyecekler. (Şu'arâ/201-203)

Vuku bulduğu zaman mı ona îmân edeceksiniz? Şim­di mi {iman ediyorsunuz}? Hani siz onun çabucak gelmesini isteyip duruyordunuz ya! (Yûnus/51)
 
Similar threads
Thread starter Başlık Forum Cevaplar Tarih
Cansu El-Fısq Hakkında E 0
Cansu El-Harb Hakkında E 0
Cansu Ez-Zann Hakkında E 0
Cansu El-Hars Hakkında E 0
Cansu El-Batşl Hakkında E 0

Similar threads

Üst Alt