El-İttibâ
el-İttibâc, iki şekilde tefsir edilir:
1. el-îttiba kelimesi, dîni üzere arkadaşına ittiba eden/tâbi olan kimse(nin durumunu anlatmak için kullanılmıştır); şu âyetlerde olduğu gibi:
O zaman, (onların dînleri üzere} kendilerine ittiba edilenler, (dînleri üzere kendilerine} ittiba' edenlerden teberri edecekler. (Bakara/166)
{Binleri üzere olup da onlara} ittiba' edenler ise, "Bizim için bir dönüş olsaydı da onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etseydik" diyecekler. (Bakara/167)
Zayıflar müs tekbirler e, "Biz size ittiba' etmiştik" [tebe'an] (yani, sizin dîniniz üzere size tâbi olmuştuk} diyecekler. (İbrâhîm/21)
Bunun bir benzeri de Mü'min sûresindedir.[248]
Eğer Şu'ayb'a (dîni üzere} ittiba' ederseniz, o takdirde muhakkak hüsrana uğrarsınız. (A'râf/90)
(Kavmi), "{Ey Nuh!} Sana reziller ittiba' etmişken sana îmân mı edelim?" dediler. (Şu'arâ/111)
2. el-îttiba, arkadaşının arkasına düşüp onun izinde I arkasında yol alıp gitmek manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
{Fir'avn ve onun kavmi}, güneş doğarken onlara ittibâ' ettiler (yani, Mûsâ ve o'nun kavminin izleri I arkaları üzere yola koyulup peşlerine düştüler}. (Şu'arâ/60)
Fir'avn askerleriyle onlara ittibâ'a etti (yani, Mûsâ ve Isrâîloğulları'nın arkalarında yola koyuldu}, kendilerini denizden kaplayan kapladı. (Tâ-Hâ/78)
el-İttibâc, iki şekilde tefsir edilir:
1. el-îttiba kelimesi, dîni üzere arkadaşına ittiba eden/tâbi olan kimse(nin durumunu anlatmak için kullanılmıştır); şu âyetlerde olduğu gibi:
O zaman, (onların dînleri üzere} kendilerine ittiba edilenler, (dînleri üzere kendilerine} ittiba' edenlerden teberri edecekler. (Bakara/166)
{Binleri üzere olup da onlara} ittiba' edenler ise, "Bizim için bir dönüş olsaydı da onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etseydik" diyecekler. (Bakara/167)
Zayıflar müs tekbirler e, "Biz size ittiba' etmiştik" [tebe'an] (yani, sizin dîniniz üzere size tâbi olmuştuk} diyecekler. (İbrâhîm/21)
Bunun bir benzeri de Mü'min sûresindedir.[248]
Eğer Şu'ayb'a (dîni üzere} ittiba' ederseniz, o takdirde muhakkak hüsrana uğrarsınız. (A'râf/90)
(Kavmi), "{Ey Nuh!} Sana reziller ittiba' etmişken sana îmân mı edelim?" dediler. (Şu'arâ/111)
2. el-îttiba, arkadaşının arkasına düşüp onun izinde I arkasında yol alıp gitmek manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
{Fir'avn ve onun kavmi}, güneş doğarken onlara ittibâ' ettiler (yani, Mûsâ ve o'nun kavminin izleri I arkaları üzere yola koyulup peşlerine düştüler}. (Şu'arâ/60)
Fir'avn askerleriyle onlara ittibâ'a etti (yani, Mûsâ ve Isrâîloğulları'nın arkalarında yola koyuldu}, kendilerini denizden kaplayan kapladı. (Tâ-Hâ/78)