El-Ah
el-İhâ', altı şekilde tefsir edilir:
1. el-Ah ile, ana-baba-bir, ya da ana-bir, yahut ba-ba-bir kardeş kasdedilir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Nefsi onu {yani, Adem'in oğlunu}, kardeşini {yani, ana-baba-bir kardeşini} katletmeye şevketti. (Mâide/30)
...kardeşimin (yani, ana-baba-bir kardeşimin} cesedini gömemedim. (Mâide/31)
Erkek yahut kızkardeşi varsa... (Nisâ/12) Ve benzeri buyruklar.
2. el-Ah ile, ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeşlik ya da dînde kardeşlik değil, nesebte kardeşlik [neseb birliği, kavimdaşlık] kasdedilrr; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ad'a da-, kardeşleri {yani, soydaşları /kavimdaşlarıj Hûd'u gönderdik. (Hûd/50)
Hûd onların, ne dînde kardeşi, ne de ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeşleri idi; fakat neseb/soy itibariyle onlarla kardeşti: kavimdaştı.
Medyen'e de kardeşleri (yani, soydaşları Ikavimdaş-larıj Şu'ayb'ı gönderdik. (A'râf/85; Hûd/84; Anke-bût/36)
Şu'ayb, onlarla ne dînde kardeş, ne de ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeş idi; fakat neseb/soy itibariyle onlarla kardeşti.
Bunun bir benzeri de Şu'arâ sûresindedir.[214]
3. el-Ah ile, dînde kardeşlik ve şirkte velilik anlamına kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kardeşleri (yani, dînde ve şirkte velayet hususunda kâfirlerden şeytanların kardeşleri} ise onları ğayy'da bırakırlar. (A'râf/202)
Çünkü saçıp savuranlar, (dîn ve velayet hususunda} şeytanların kardeşleridir. (İsrâ/27)
4. el-Ah ile, islâm dîninde ve velayet hususunda kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Ancak mü'minler kardeştir (yani, İslâm dîninde ve velayet hususunda sadece mü'tninler kardeştir}. (Hu-curât/10)
5. el-Ah ile, arkadaş kasdedilmiştir; şu âyetlerde oiduğu gibi:
Bu benim kardeşimdir (yani, arkadaşımdır}. Onun doksan dokuz koyunu var. (Sâd/23)
Sizden biriniz ölmüş kardeşinin (yani, arkadaşının} etini yemeyi sever mi? (Hucurât/12)
6. el-Ah kelimesi ile, sevgi ve muhabbette kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Kardeşler {yani, birbirlerine besledikleri sevgi ve muhabbet itibariyle kardeşler} olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar. (Hicr/47)
el-İhâ', altı şekilde tefsir edilir:
1. el-Ah ile, ana-baba-bir, ya da ana-bir, yahut ba-ba-bir kardeş kasdedilir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Nefsi onu {yani, Adem'in oğlunu}, kardeşini {yani, ana-baba-bir kardeşini} katletmeye şevketti. (Mâide/30)
...kardeşimin (yani, ana-baba-bir kardeşimin} cesedini gömemedim. (Mâide/31)
Erkek yahut kızkardeşi varsa... (Nisâ/12) Ve benzeri buyruklar.
2. el-Ah ile, ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeşlik ya da dînde kardeşlik değil, nesebte kardeşlik [neseb birliği, kavimdaşlık] kasdedilrr; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ad'a da-, kardeşleri {yani, soydaşları /kavimdaşlarıj Hûd'u gönderdik. (Hûd/50)
Hûd onların, ne dînde kardeşi, ne de ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeşleri idi; fakat neseb/soy itibariyle onlarla kardeşti: kavimdaştı.
Medyen'e de kardeşleri (yani, soydaşları Ikavimdaş-larıj Şu'ayb'ı gönderdik. (A'râf/85; Hûd/84; Anke-bût/36)
Şu'ayb, onlarla ne dînde kardeş, ne de ana-baba-bir, baba-bir, ana-bir kardeş idi; fakat neseb/soy itibariyle onlarla kardeşti.
Bunun bir benzeri de Şu'arâ sûresindedir.[214]
3. el-Ah ile, dînde kardeşlik ve şirkte velilik anlamına kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kardeşleri (yani, dînde ve şirkte velayet hususunda kâfirlerden şeytanların kardeşleri} ise onları ğayy'da bırakırlar. (A'râf/202)
Çünkü saçıp savuranlar, (dîn ve velayet hususunda} şeytanların kardeşleridir. (İsrâ/27)
4. el-Ah ile, islâm dîninde ve velayet hususunda kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Ancak mü'minler kardeştir (yani, İslâm dîninde ve velayet hususunda sadece mü'tninler kardeştir}. (Hu-curât/10)
5. el-Ah ile, arkadaş kasdedilmiştir; şu âyetlerde oiduğu gibi:
Bu benim kardeşimdir (yani, arkadaşımdır}. Onun doksan dokuz koyunu var. (Sâd/23)
Sizden biriniz ölmüş kardeşinin (yani, arkadaşının} etini yemeyi sever mi? (Hucurât/12)
6. el-Ah kelimesi ile, sevgi ve muhabbette kardeşlik kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Kardeşler {yani, birbirlerine besledikleri sevgi ve muhabbet itibariyle kardeşler} olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar. (Hicr/47)