Ed-Duhâ
ed-Duhâ, üç şekilde tefsir edilir:
1. ed-Duhâ, gündüz anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yahut o kurâ'nın ehli duhâ vakti (yani, gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti} eğlenirlerken be'simizin kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular? (A£râf/98)
İnsanların toplanacağı duhâ vakti (yani, gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti}.., (Tâ-Hâ/59)
2. Duhâ, gündüzün ilk saatleri demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun duhâ'ya (yani, güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerine} ve dinginleştiğinde geceye...[138] (Duhâ/1-2)
Onlar onu görecekleri gün, günün bir akşamından veya duhâsmdan (yani, güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerinden} başka durmamış gibi olacaklar. (Nâziât/46)
3. ed-Duhâ, güneşin sıcağı anlamındadır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun güneşe ve onun duhâ'sına (yani, sıcağına}... (Şems/l)
Ve sen orada susamaz ve lâ tadhâ (yani, güneşin rahatsız edici ışınlarını ve sıcağını hissetmezsin I güneşin sıcağına maruz kalmazsın}. (Tâ-Hâ/119)
ed-Duhâ, üç şekilde tefsir edilir:
1. ed-Duhâ, gündüz anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yahut o kurâ'nın ehli duhâ vakti (yani, gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti} eğlenirlerken be'simizin kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular? (A£râf/98)
İnsanların toplanacağı duhâ vakti (yani, gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti}.., (Tâ-Hâ/59)
2. Duhâ, gündüzün ilk saatleri demektir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun duhâ'ya (yani, güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerine} ve dinginleştiğinde geceye...[138] (Duhâ/1-2)
Onlar onu görecekleri gün, günün bir akşamından veya duhâsmdan (yani, güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerinden} başka durmamış gibi olacaklar. (Nâziât/46)
3. ed-Duhâ, güneşin sıcağı anlamındadır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun güneşe ve onun duhâ'sına (yani, sıcağına}... (Şems/l)
Ve sen orada susamaz ve lâ tadhâ (yani, güneşin rahatsız edici ışınlarını ve sıcağını hissetmezsin I güneşin sıcağına maruz kalmazsın}. (Tâ-Hâ/119)