Ed-Dîn
ed-Dîn, beş manada tefsir edilir:
1. ed-Dîn, tevhîd manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz Allah indinde dîn {yani, tevhîd}, islâm'dır-/tesuiniyettir. (Âl-i İmrân/19)
O halde dîni {yani, tevhidi} O'na halis kılarak Allah'a ibâdet et! (Zümer/2)
Lokman,[86] Rûm[87] ve diğer sûrelerdeki benzeri buyruklarda da böyledir.
Gemiye bindiklerinde dîni {yani, tevhidi} O'na halis kılarak Allah'a du'â ederler. (Ankebut/65)
Benzeri â}^etler çoktur.
2. ed-Dîn, hesâb manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Dîn {yani, Hesâb} Günü'nün mâliki... (Fâtiha/4) Bu, Dîn {yani, Hesâb} Günü'dür. (Sâffât/20)
Onlar ki, o Dîn {yani, Hesâb} Gününü tekzib ederler. (Mutaffifîn/11)
Gerçekten biz hesaba {dîn kökünden medinûn) mı çekileceğiz? (Sâfmt/53)
Hesaba [dîn kökünden medinîn) çekilmeyecek iseniz... (Vâkıa/86)
3. ed-Dîn, hükm manasında da kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Zina eden erkek ile zina eden kadına celde vurun: o ikisinden her birine yüzer ceîde. Allah'ın dîninde iyani, Allah'ın zinakâr hakkındaki hükmünü tatbik hususunda} o ikisine acıyacağınız tutmasın! (Nûr/2)
Melik'in dîninde (yani, kralın hükm ve yargısına göre) kardeşini alıkoyacak değildi. (Yûsuf/76)
4. ed-Dîn ile, kulların kendisiyle Allah'a itaat ettikleri kurum olarak dîn kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Rasûlü'nü hidâyet ve hak dîn (yani, İslâm dîni} ile gönderen O'dur; onu her dîne üstün kılmak için {yani, İslâm dfhini, Allah'a itaat olmak üzere tâbi olunan diğer dînlerden üstün kılmak için}; müşrikler hoşlanmasalar da. (Tevbe/33)
Bunun bir benzeri de Saff sûresinde[88] yer almaktadır.
Rasûlü'nü hidâyet ve hak dîn {yani, İslâm dîni} ile gönderen O'dur; onu her dîne üstün kılmak için {yani, İslâm dînini, Allah'a itaat olmak üzere tâbi olunan diğer dînlerden üstün kılmak için}. (Feth/28)
5. ed-Dîn, millet [dîn ve şeriat] manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Hanif olarak İbrâhîm'in milletine...[89] (Âl-i İmrân/95)
ed-Dîn, beş manada tefsir edilir:
1. ed-Dîn, tevhîd manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz Allah indinde dîn {yani, tevhîd}, islâm'dır-/tesuiniyettir. (Âl-i İmrân/19)
O halde dîni {yani, tevhidi} O'na halis kılarak Allah'a ibâdet et! (Zümer/2)
Lokman,[86] Rûm[87] ve diğer sûrelerdeki benzeri buyruklarda da böyledir.
Gemiye bindiklerinde dîni {yani, tevhidi} O'na halis kılarak Allah'a du'â ederler. (Ankebut/65)
Benzeri â}^etler çoktur.
2. ed-Dîn, hesâb manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Dîn {yani, Hesâb} Günü'nün mâliki... (Fâtiha/4) Bu, Dîn {yani, Hesâb} Günü'dür. (Sâffât/20)
Onlar ki, o Dîn {yani, Hesâb} Gününü tekzib ederler. (Mutaffifîn/11)
Gerçekten biz hesaba {dîn kökünden medinûn) mı çekileceğiz? (Sâfmt/53)
Hesaba [dîn kökünden medinîn) çekilmeyecek iseniz... (Vâkıa/86)
3. ed-Dîn, hükm manasında da kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Zina eden erkek ile zina eden kadına celde vurun: o ikisinden her birine yüzer ceîde. Allah'ın dîninde iyani, Allah'ın zinakâr hakkındaki hükmünü tatbik hususunda} o ikisine acıyacağınız tutmasın! (Nûr/2)
Melik'in dîninde (yani, kralın hükm ve yargısına göre) kardeşini alıkoyacak değildi. (Yûsuf/76)
4. ed-Dîn ile, kulların kendisiyle Allah'a itaat ettikleri kurum olarak dîn kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Rasûlü'nü hidâyet ve hak dîn (yani, İslâm dîni} ile gönderen O'dur; onu her dîne üstün kılmak için {yani, İslâm dfhini, Allah'a itaat olmak üzere tâbi olunan diğer dînlerden üstün kılmak için}; müşrikler hoşlanmasalar da. (Tevbe/33)
Bunun bir benzeri de Saff sûresinde[88] yer almaktadır.
Rasûlü'nü hidâyet ve hak dîn {yani, İslâm dîni} ile gönderen O'dur; onu her dîne üstün kılmak için {yani, İslâm dînini, Allah'a itaat olmak üzere tâbi olunan diğer dînlerden üstün kılmak için}. (Feth/28)
5. ed-Dîn, millet [dîn ve şeriat] manasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Hanif olarak İbrâhîm'in milletine...[89] (Âl-i İmrân/95)