Et-Tafsîl
et-Tafsîl, iki şekilde tefsir edilir:
1. et-Tafsîl, beyân t genişçe açıklamak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O uydurulan bir söz değildir (.....) Her şeyin tafsilidir
(yani, her şeyin beyânıdır I genişçe açıklamasıdır}, (Yû-suClll)
Her şeyden yazdık; nasihat ve tafsil (yani, beyân I genişçe açıklamak} için her şeyi. (A'râf/145)
Andolsun ki onlara bir kitap getirmiş, onu ilm üzere tafsîl/fasl etmiştik (onu beyân etmiştik I genişçe açıklamıştık}. (A'râtf52)
Âyetleri sağlamlaştırılmış; sonra, tafsîl/fasl edilmiş (yani, helâl ve haramı beyân edilmiş I genişçe açıklanmış} bir kitap. (Hüd/1)
Ayetleri tafsîl/fasl edilmiş {yani, âyetleri beyan edilmiş I genişçe açıklanmış} bir kitap, Arabî bir qur'ân Ihitabe/okuma]. (Fussilet/3)
Onun her şeyinin tafsilini fasl ettik/Onu her şeyiyle tafsîlen faslettik {yani, onun beyânını beyân ettik jonun açıklamasını genişçe-gereğince yaptık}. (İsrâ/12)
O ki, size kitabı mufassal (yani, beyân edilmiş /genişçe açıklanmış} olarak indirmiş... (En'âm/114)
2. et-Tafsîl, beynûnet fayrı ayrı olmak, ayrılık, ayrılmak] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Mufassal [ayrı ayrı] âyetler (yani, her iki azâb arasında bir ay bulunmak[106] ve biri diğerinden ayrı mucizeler} olmak üzere... (A'râf/133)
Kafile fasledince (yani, yol arkadaşları Mısır'dan çıkınca/ayrılınca}... (Yûsuf/94)
Fasl Gününe {yani, Beyân [ayrım/ayrılık]Günü'ne -ki O Gün, insanlar arasında hüküm verilecek: bir fırka cennete, bir fırka da saîr'e [alevli ateşe] gidecek-}... (Mürselât/13)
Şüphe yok ki, o Fasl {(yani, hüküm ve ayrım,)} Günü, bir mîkât olacaktır. (Nebe/17)
Şüphe yok ki, o Fasl Günü {yani, insanlar arasında ayırıcı hükmün verileceği gün} onların hepsinin mî-kâtıdır. (Duhân/40)
et-Tafsîl, iki şekilde tefsir edilir:
1. et-Tafsîl, beyân t genişçe açıklamak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O uydurulan bir söz değildir (.....) Her şeyin tafsilidir
(yani, her şeyin beyânıdır I genişçe açıklamasıdır}, (Yû-suClll)
Her şeyden yazdık; nasihat ve tafsil (yani, beyân I genişçe açıklamak} için her şeyi. (A'râf/145)
Andolsun ki onlara bir kitap getirmiş, onu ilm üzere tafsîl/fasl etmiştik (onu beyân etmiştik I genişçe açıklamıştık}. (A'râtf52)
Âyetleri sağlamlaştırılmış; sonra, tafsîl/fasl edilmiş (yani, helâl ve haramı beyân edilmiş I genişçe açıklanmış} bir kitap. (Hüd/1)
Ayetleri tafsîl/fasl edilmiş {yani, âyetleri beyan edilmiş I genişçe açıklanmış} bir kitap, Arabî bir qur'ân Ihitabe/okuma]. (Fussilet/3)
Onun her şeyinin tafsilini fasl ettik/Onu her şeyiyle tafsîlen faslettik {yani, onun beyânını beyân ettik jonun açıklamasını genişçe-gereğince yaptık}. (İsrâ/12)
O ki, size kitabı mufassal (yani, beyân edilmiş /genişçe açıklanmış} olarak indirmiş... (En'âm/114)
2. et-Tafsîl, beynûnet fayrı ayrı olmak, ayrılık, ayrılmak] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Mufassal [ayrı ayrı] âyetler (yani, her iki azâb arasında bir ay bulunmak[106] ve biri diğerinden ayrı mucizeler} olmak üzere... (A'râf/133)
Kafile fasledince (yani, yol arkadaşları Mısır'dan çıkınca/ayrılınca}... (Yûsuf/94)
Fasl Gününe {yani, Beyân [ayrım/ayrılık]Günü'ne -ki O Gün, insanlar arasında hüküm verilecek: bir fırka cennete, bir fırka da saîr'e [alevli ateşe] gidecek-}... (Mürselât/13)
Şüphe yok ki, o Fasl {(yani, hüküm ve ayrım,)} Günü, bir mîkât olacaktır. (Nebe/17)
Şüphe yok ki, o Fasl Günü {yani, insanlar arasında ayırıcı hükmün verileceği gün} onların hepsinin mî-kâtıdır. (Duhân/40)