Seva’
Seva, altı manada tefsir edilir:
1. Sevâ', âdil/adaletli anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bizimle sizin aranızda sevâ' {yani, aramızda âdil-Iadaletli} olan bir kelimeye gelin! (Al-i İmrân/64)
Sâilîn için sevâ' {yani, rızık taleb edenler için âdil-ladaletli} olarak... (Fussilet/10)
Ve bizi sevâi's-sırât'a {yani, âdil i adaletli yola} hidâyet et![22] (Sâd/22)
2. Sevâ', vasat I orta manasmdadır; şu âyette olduğu gibi:
Onu cehennemin sevâ'smda {yani, cahîmin ortasında} gördü. (Sâffât/55)
3. Sevâ', apaçık iş/durum manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sevâ' üzere (yani, durumu açıkça /apaçık bir şekilde} kendilerine nebzet! (Enfâl/58)
De ki: "Ben size sevâ' olarak {yani, durumu açıkça/apaçık bir şekilde) bildirdim." (Enbiyâ/109)
4. Sevâ', şer'an eşitlik I eşit olmak manasına gelir; şu âyetlerde böyledir:
Onda (yani, Mekke'de} hem mukîm, hem de misafirleri sevâ' (yani, şer'an eşit} kıldık... (Hacc/25)
Arzu ettiler ki, kendilerinin küfrettiği gibi siz de küf-redesiniz de sevâ' (yani, siz ve kâfirler, küfürde şer'an eşit} olasınız. (Nisâ/89)
Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin mâlik olduklarından (yani, kölelerinizden} ortaklarınız bulunur da onda sevâ' olmalarını (yani, siz ve onların o rızıkta eşit olmalarını}... kabul eder misiniz?![23] (Rûm/28)
(Allah bazınızı bazınıza rızık hususunda tafdil etti; kendilerine) fazla (rızık) verilenler nzıklarını, sağ ellerinin mâlik olduklarına (yani, kölelere} veriyorlar da hepsi onda sevâ' (yani, şer'an eşit} oluyorlar da değil. (Nahl/71)
5. Sevâ', kasd [doğru ve mutedil] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir:
{Mûsâ dedi ki}: "Umarım Rabbim beni sevâe's-sebîl'e (yani, doğru ve mutedil yola} hidâyet eder." (Kasas/22)
Sevâi'S'sebîl'den (yani, doğru ve mutedil yoldan} sapmış...[24] (Mâide/77)
6. Sevâ' ile, onu okuyup okumaman[25] (onlar için) (eşittir, birdir, farksızdır) anlamı kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
Onları uyarıp uyarmaman, onlar için sevâ'dır (yani, birdir I'eşittir /'farksızdır}': îmân etmezler. (Bakara/6)
Onları (yani, Arab kâfirlerinden birtakım kimseleri} uyarıp uyarmaman onlar için sevâ'dır (yani, birdir eşittir I farksızdır}: îmân etmezler (çünkü Allah onların kalblerini mühürlemiştir}. (YâSîn/10)
Seva, altı manada tefsir edilir:
1. Sevâ', âdil/adaletli anlamında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bizimle sizin aranızda sevâ' {yani, aramızda âdil-Iadaletli} olan bir kelimeye gelin! (Al-i İmrân/64)
Sâilîn için sevâ' {yani, rızık taleb edenler için âdil-ladaletli} olarak... (Fussilet/10)
Ve bizi sevâi's-sırât'a {yani, âdil i adaletli yola} hidâyet et![22] (Sâd/22)
2. Sevâ', vasat I orta manasmdadır; şu âyette olduğu gibi:
Onu cehennemin sevâ'smda {yani, cahîmin ortasında} gördü. (Sâffât/55)
3. Sevâ', apaçık iş/durum manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sevâ' üzere (yani, durumu açıkça /apaçık bir şekilde} kendilerine nebzet! (Enfâl/58)
De ki: "Ben size sevâ' olarak {yani, durumu açıkça/apaçık bir şekilde) bildirdim." (Enbiyâ/109)
4. Sevâ', şer'an eşitlik I eşit olmak manasına gelir; şu âyetlerde böyledir:
Onda (yani, Mekke'de} hem mukîm, hem de misafirleri sevâ' (yani, şer'an eşit} kıldık... (Hacc/25)
Arzu ettiler ki, kendilerinin küfrettiği gibi siz de küf-redesiniz de sevâ' (yani, siz ve kâfirler, küfürde şer'an eşit} olasınız. (Nisâ/89)
Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin mâlik olduklarından (yani, kölelerinizden} ortaklarınız bulunur da onda sevâ' olmalarını (yani, siz ve onların o rızıkta eşit olmalarını}... kabul eder misiniz?![23] (Rûm/28)
(Allah bazınızı bazınıza rızık hususunda tafdil etti; kendilerine) fazla (rızık) verilenler nzıklarını, sağ ellerinin mâlik olduklarına (yani, kölelere} veriyorlar da hepsi onda sevâ' (yani, şer'an eşit} oluyorlar da değil. (Nahl/71)
5. Sevâ', kasd [doğru ve mutedil] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir:
{Mûsâ dedi ki}: "Umarım Rabbim beni sevâe's-sebîl'e (yani, doğru ve mutedil yola} hidâyet eder." (Kasas/22)
Sevâi'S'sebîl'den (yani, doğru ve mutedil yoldan} sapmış...[24] (Mâide/77)
6. Sevâ' ile, onu okuyup okumaman[25] (onlar için) (eşittir, birdir, farksızdır) anlamı kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
Onları uyarıp uyarmaman, onlar için sevâ'dır (yani, birdir I'eşittir /'farksızdır}': îmân etmezler. (Bakara/6)
Onları (yani, Arab kâfirlerinden birtakım kimseleri} uyarıp uyarmaman onlar için sevâ'dır (yani, birdir eşittir I farksızdır}: îmân etmezler (çünkü Allah onların kalblerini mühürlemiştir}. (YâSîn/10)