Maliye İle İlgili Konular

Cansu

Bismillahirrahmanirrrahim
Tem 11, 2014
525
Denizli
Maliye İle İlgili Konular

1418. İslâm’dan önce Mekke’de olduğu gibi nispeten ilkel bir toplumda kabile başkanının –bir başka deyişle Devlet Başkanının- görevleri oldukça sınırlı idi. Devlet, kendisini halka çok sayıda hizmet götürmekle yükümlü saymazdı. Bu durumda Devlet Başkanının aşırı derecede vergi koyma hakkı da bulunmayacaktı.

1419. Emniyet ve adalet işleri hiç bir masraf gerektirmiyordu. Askerî sefere katılmak isteyen her gönüllü, silâhını, bineğini ve iaşesini kendisi temin ediyordu. Savaşa katılacak üyelerin imkânlarının elvermediği nadir durumlarda yardımlaşmaya gidilirdi; önemli askerî seferler sırasında da yabancı askerlere ödemede bulunmak üzere para toplanırdı.

1420. Dinî ibâdetlerin yerine getirilmesi, tütsüler vs. gibi harcamalarla ilgili olarak, yerli ve yabancıların yaptığı dinî armağanların fazlasıyla yeterli olduğunu kolayca tahmin edebiliriz. Koruma altına alınan bu kutsal armağanlarla (emvâl-i muheccere) ilgilenmek üzere, tevarüs yoluyla iş başına gelmiş bir görevli bulunurdu.

1421. Yukarıda, sadece Mekkeli vatandaşların yükümlü olduğu Rafâde adlı yıllık bir vergiden söz etmiştik. Bu vergi, yüzlerce hacıya toplu olarak yemek yedirme ve imkânı olmayan yabancı hacılara ulaşım imkânı sağlama amacını taşıyordu. Hac mevsimi dışında, başkanın üzerine düşen misafirperverlik görevini yerine getirmek ve sıradan insanlardan daha gösterişli bir yaşantıya sahip olmak için ihtiyaç duyduğu giderler, anlaşıldığı kadarıyla ticarî ithalattan, özellikle de yabancı tüccarlardan tahsil edilen vergilerle karşılanıyordu. Amalikalılar döneminden beri Mekke’de öşür (onda bir) vergisi ödeniyordu: “Kusay, şehir ahâlisinin dışında, Mekke’ye gelen herkese öşür vergisi koymuştu.”334 Ancak Kusay’dan sonra artık bir hükümdar olmadığına göre, bu vergileri kim alıyordu, bunu bilemiyoruz. Mekke’de ziraatçılık yoktu. Dolayısıyla zirâat yapılan topraklardan bir arazi vergisinin alınması söz konusu değildir. Sürü sahiplerinin yıllık çoğalma üzerinden belirli bir yüzdeyi kabile başkanına ödemek zorunda olup olmadıklarını ise bilemiyorum. Fuarlardan tahsil edilen öşürler de vardı. Ancak bunların kimlerden toplandığı ve nerelere harcandığı da bilinmemektedir. Minâ, Mecenne, Zu’1-Mecâz ve en azından kısmen Ukâz fuarları, Mekkelilerin etki alanında idi.

1422. Aşağıdaki olay, insanî yönü ağır basan bazı uygulamaların da olduğunu göstermektedir: “Tıpkı Mekkelilerin Bizans topraklarına gittiklerinde ödedikleri gibi, Grekler de Mekke’de öylece öşür vergisi öderlerdi. Hicretten 18 yıl önce Mısır’dan Yemen’e gitmekte olan bir gemi Şu’ayba (bugünkü Cidde) yakınında batınca, Mekkeliler felâketzedelere yardım ve iyilikte bulundular: Onlardan batık geminin kalaslarını satın alarak, kazazedelerin Mekke’ye gelmelerine ve kurtarabildikleri malları burada alışılagelmiş öşür vergisini ödemeksizin satmalarına izin verdiler.”335 Gemi enkazına ise, diğer ülkelerdekinin aksine, ne el konuldu ne de yağmalandı.
 
Üst Alt