El-Hayât
el-Hayât, altı şekilde tefsir edilir:
1. el-Hayât, birinci halkedilişin ve ruhun üflenişi-nin ardından verilen hayât manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Siz emvât idiniz de size hayât verdi {yani, nutfeler halindeyken sizi halketti ve size ruhlar verdi}. (Bakara/28)
İki kere ihya ettin {yani, iki kere hayât verdin -hayâtın ilki, rahimlerdeyken suret verip rûh üflemesidir-}. (Mü'min/11)
Meyyitten {yani, nutfeden} hayyı {yani, canlıyı} çıkarırsın. (Âl-i İmrân/27)
O ki, size hayât verdi {yani, sizi halketti ve ruhlar verdi}. (Hacc/66)
De ki: "Allah'tır size hayat veren" {yani, -halketmeyi başlatan anlamında- sizi yaratan}. (Câsiye/26)
2. el-Hayy [diri] ile, mü'min vasfedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Hayy olanı {yani, Allah'ın ilminde hidâyette olan mümini} uyarmak için. (Yâ-Sîn/70)
Meyyit [ölü: kâfir] iken kendisini ihya ettiğimiz {yani, îmân ile hidâyet verdiğimiz} kimse... (En'âm/122)
Hayâttakiler {yani, mü'minler} ile emvât/ölüler {yani, kâfirler} bir olmaz. (Fâtır/22)
3. el-Hayât, beka [kalıcılık] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ey lübb sahihleri! Kısasta sizin için hayât {yani, beka/kalıcılık} vardır. (Bakara/179)
Kim de ona hayât verirse, bütün insanlara hayât vermiş gibi olur. (Mâide/32)
Kadınlarınızı hayâtta bırakıyorlardı {yani, kadınlarınızı (öldürmemek /sağ bırakmak suretiyle) kalıcı yapıyorlardı}. (Bakara/49)
Bunun bir benzeri de A'râf[37] ve İbrahim[38] sûresinde bulunmaktadır.
4. el-Hayât ile, toprağın nebat ile canlanması kas-dedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Bulutları kaldırır; derken onu ölmüş {yani, nebatı bulunmayan} bir beldeye sevkeder; derken onunla arza, ölümünün ardından hayat verir {yani, toprağı envayı çeşit nebat bitirmek suretiyle canlandırır}. (Fâtır/9)
Arzın hayât bulması/canlanması, bitki bitirmesidir.
Bunun bir benzeri de YâSîn[39] ve başka sûrelerde bulunmaktadır.
5. el-Hayât, dünyada bir rızık ve bir eser bırakmaksızın Kıyamet Gününden önce ibret olmak üzere verilen hayât manasında kullanılmıştır; ki şu âyette bu tür bir hayât sözkonusudur:
Allah'ın izniyle ölülere hayât veririm/Ölüleri diriltirim. (Al-i İmrân/49)
Hz. Isâ, İsrâîloğulları'na —kendisini tasdik etmeleri için- ibret olmak üzere Allah'ın izniyle ölüleri di-riltirdi. Bu meyanda Sâm b. Nuh'u diriltmiş ve o da insanlarla konuşmuş, sonra da Ölmüş ve eski haline dönmüştü.[40]
Bunun bir ^enzeri de Mâide sûresindedir.[41]
6. el-Hayât ile, sonrasında Ölümün sözkonusu olmadığı Kıyamet Günündeki hayât kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Doğduğu gün, öleceği gün ve hayy (yani, ölümün ardından diri} olarak ba's edileceği gün {yani, Kıyamet Günü} selâm o'nun (Yahya'nın} üzerine. (Meryem/15)
(Isâ dedi ki}: "Doğduğum gün, öleceğim gün ve hayy (yani, ölümün ardından diri} olarak ba'sedileceğim gün (yani, Kıyamet Günü} selâm benim üzerime. (Meryem/33)
Öyleyse mevtaya [ölüye], (Kıyamet Günü} hayât vermeye kadir değil mi? (Kıyâme/40)
Benzeri âyetler çoktur.
el-Hayât, altı şekilde tefsir edilir:
1. el-Hayât, birinci halkedilişin ve ruhun üflenişi-nin ardından verilen hayât manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Siz emvât idiniz de size hayât verdi {yani, nutfeler halindeyken sizi halketti ve size ruhlar verdi}. (Bakara/28)
İki kere ihya ettin {yani, iki kere hayât verdin -hayâtın ilki, rahimlerdeyken suret verip rûh üflemesidir-}. (Mü'min/11)
Meyyitten {yani, nutfeden} hayyı {yani, canlıyı} çıkarırsın. (Âl-i İmrân/27)
O ki, size hayât verdi {yani, sizi halketti ve ruhlar verdi}. (Hacc/66)
De ki: "Allah'tır size hayat veren" {yani, -halketmeyi başlatan anlamında- sizi yaratan}. (Câsiye/26)
2. el-Hayy [diri] ile, mü'min vasfedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Hayy olanı {yani, Allah'ın ilminde hidâyette olan mümini} uyarmak için. (Yâ-Sîn/70)
Meyyit [ölü: kâfir] iken kendisini ihya ettiğimiz {yani, îmân ile hidâyet verdiğimiz} kimse... (En'âm/122)
Hayâttakiler {yani, mü'minler} ile emvât/ölüler {yani, kâfirler} bir olmaz. (Fâtır/22)
3. el-Hayât, beka [kalıcılık] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ey lübb sahihleri! Kısasta sizin için hayât {yani, beka/kalıcılık} vardır. (Bakara/179)
Kim de ona hayât verirse, bütün insanlara hayât vermiş gibi olur. (Mâide/32)
Kadınlarınızı hayâtta bırakıyorlardı {yani, kadınlarınızı (öldürmemek /sağ bırakmak suretiyle) kalıcı yapıyorlardı}. (Bakara/49)
Bunun bir benzeri de A'râf[37] ve İbrahim[38] sûresinde bulunmaktadır.
4. el-Hayât ile, toprağın nebat ile canlanması kas-dedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Bulutları kaldırır; derken onu ölmüş {yani, nebatı bulunmayan} bir beldeye sevkeder; derken onunla arza, ölümünün ardından hayat verir {yani, toprağı envayı çeşit nebat bitirmek suretiyle canlandırır}. (Fâtır/9)
Arzın hayât bulması/canlanması, bitki bitirmesidir.
Bunun bir benzeri de YâSîn[39] ve başka sûrelerde bulunmaktadır.
5. el-Hayât, dünyada bir rızık ve bir eser bırakmaksızın Kıyamet Gününden önce ibret olmak üzere verilen hayât manasında kullanılmıştır; ki şu âyette bu tür bir hayât sözkonusudur:
Allah'ın izniyle ölülere hayât veririm/Ölüleri diriltirim. (Al-i İmrân/49)
Hz. Isâ, İsrâîloğulları'na —kendisini tasdik etmeleri için- ibret olmak üzere Allah'ın izniyle ölüleri di-riltirdi. Bu meyanda Sâm b. Nuh'u diriltmiş ve o da insanlarla konuşmuş, sonra da Ölmüş ve eski haline dönmüştü.[40]
Bunun bir ^enzeri de Mâide sûresindedir.[41]
6. el-Hayât ile, sonrasında Ölümün sözkonusu olmadığı Kıyamet Günündeki hayât kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Doğduğu gün, öleceği gün ve hayy (yani, ölümün ardından diri} olarak ba's edileceği gün {yani, Kıyamet Günü} selâm o'nun (Yahya'nın} üzerine. (Meryem/15)
(Isâ dedi ki}: "Doğduğum gün, öleceğim gün ve hayy (yani, ölümün ardından diri} olarak ba'sedileceğim gün (yani, Kıyamet Günü} selâm benim üzerime. (Meryem/33)
Öyleyse mevtaya [ölüye], (Kıyamet Günü} hayât vermeye kadir değil mi? (Kıyâme/40)
Benzeri âyetler çoktur.