Hasan-ı Basrî’den bir nasihat

Tem 23, 2014
1,098
Maraş
Hasan-ı Basrî’den bir nasihat:

Sakın günah işleme! Aksi takdirde kendini ateşe atarsın, Hâlbuki sen, bir kimsenin bir pireyi ateşe attığını görsen, onu bile iyi karşılamazsın O halde, her gün kendini defalarca ateşe atmayı nasıl iyi karşılarsın?
Günaha yöneldiğimizde parmağımızı bir ateşe değirelim, dayanabilecek miyiz acaba! Dayanamadık. O zaman dayanabileceğimiz kadar günah işleyelim. Dayanamadığımız için günahlardan da uzaklaşalım, ateşten uzaklaştığımız gibi.

“Benim memlekette nişanlım var!”
Zengin ve küfür ehli bir kadın, savaşta esir düşen bir Osmanlı genciyle eğlenmek ister. Bunun için gerekirse onunla evleneceğini bile belirtir. Esir kampında hüzün ve haya içinde oturan gence yaklaşıp teklifini söylediğinde aldığı cevap ibretliktir: “Benim memlekette yavuklum (nişanlım) var!” Kadın, vaatleri fayda vermeyince, ölümle tehdit ettiği gençten değil arzusuna kavuşmak, bir bakış bile alamaz. Hiddet ve hayret içinde çeker gider. İşte buna, sevdiğine vefa ve mertlik denir. Bu ahlakın getirdiği güzel hissi ise ancak hayatında bu edebe dikkat edenler bilir. Bizden istenen de bu mertliktir. Mert insan, kimsenin hakkını yemez; zulüm yapmaz. Bir bakışla bile olsa sevdiğinin hakkına girmez, ona verdiği söze ihanet etmez. Çapkınlığın meziyetmiş gibi gösterildiği günümüzde işte bu ahlaka ihtiyaç vardır.

“Yabancı bir kadınla bir erkek baş baş, yalnız yerlerde şaibeli şekilde kalırlarsa üçüncüleri şeytan olur.” Efendimiz bildirmiştir. Bu işe sebep olabilecek yerlerden de uzak durulması istenmektedir.
Halvet, yabancı bir kadınla erkeğin bir odada, bir yerde yalnız kalmaları demektir. Bu da haramdır. Çünkü kötü arzu ve fitneye ortam hazırlamaktadır. O bakımdan on yaşından (başka bir rivayete göre yedi yaşından) sonra kız ve erkek kardeşin yatak odalarını ayırmak gerekir. (el-Müstedrek, 1: 201; Sünenü'n-Dârekutnî, 1: 230.)

“Güzele bakmak sevaptır” tabiri, “güzel, iyi ve maruf olana, yani dinen yasak olmayana teveccühün doğruluğunu, bunun irade edilmesi gerektiğini” anlatır. Cilalı İmaj Devri’ni yaşıyoruz. Her şeyin pazarlandığı, allanıp pullanıp nazarlara sunulduğu, görüntü ve vitrinin önem kazandığı bir dünyada “modern kadın” da metalaştırıldı. Bir şey hem seyyiât (kötü-günah) hem güzel olamaz.
 
Üst Alt