El-Mevt
el-Mevt, beş şekilde tefsir edilir:
1. el-Mevt ile, halkedilmemiş nutfe -ki bu, suret verilmemiş canlıdır- kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
Halbuki siz ölüler (yani, halkedilmemiş nutfelerj idiniz size hayat verdi (yani, sizi halketti ve size ruhlar verdi). (Bakara/28)
Bizi iki kere mevt ettin (biz birinci ölüm demek olan nutfeler halinde bulunuyor iken bizi halkettin}... (Mü'min/11)
Hayy'dan (yani, canlıdan) meyyiti (yani, nutfeyi} çıkarırsın. (Âl-i İmrân/27)
Yûnus[30] ve Rûm[31] sûrelerinde de bu şekildedir.
2. el-Meyyit ile, tevhidden sapmış I dalâlette olan kimse kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Meyyit (yani, hidâyetten sapmış I dalâlette) iken kendisine hayat (yani, hidâyet} verdiğimiz... (En'âm/122)
Hayylar [diriler] (yani, mü'minler) ile emvât [ölüler]
(yani, ölüler mesabesinde bulunan kâfirler} bir olmaz. (Fâtir/22)
Bu, Yüce Allah'ın kâfirler ile mü'minler için dar-bettiği bir meseldir.
Doğrusu sen mevtaya {yani, îmânı işitmek hususunda ölüler mesabesinde olan kâfirlere! işittiremezsin. (Nemi/80)
Bunun bir benzeri de Enbiyâ sûresindedir.[32]
3. el-Meyyit ile, toprağın verimsizliği ve nebatın azlığı kasdedilmiştir; ;şu âyette olduğu gibi:
Rahmetinin jönünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen O'dur. Nihayet bunlar ağır yüklü bulutları hafif birşey gibi kaldırdıklarında Biz onları meyyit {yani, nebatsızhktan dolayı ölmüş} bir beldeye sevkederiz de... (A'râf/57)
Bunun bir benzeri de Fâtır[33] ve Yâ-Sîn[34] sûresinde geçmektedir.
(Kur'ân'da geçen) beldeten meyten [ölmüş belde] ve el-ardu'l-meyte [ölmüş arz] ibareleri, "kurak ve verimsiz toprak" ve ahyeynâhâ [onu canlandırdık I ona hayat verdik] ifadeleri de "bitkiyle onu canlandırdık" demektir.
4. el-Meut lafzı ile, dünyadaki rızkını tüketmemiş olduğu halde, ceza olmak üzere ruhun I canın alınması kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sonra (ey Isrâîloğullarıj şükredesiniz diye mevtinizin ardından sizi ba's ettik (yani, ey îsrâîloğullan, Mû-sadan taleb ettiğiniz şeyler dolayısıyla -ceza olmak üzere- sizi öldürdük, ardından da tekrar dirilttik). (Bakara/56)
O kimseler ki, hazere'1-mevt [ölüm korkusuyla] diyarlarından çıktılar -ki onlar binlerce kişiydi- bunun üzerine Allah onlara, "Mevt olun [ölün]!" dedi. (Bakara/243)
Onlar da öldüler ve sekiz gün ölü olarak kaldılar.[35] Bunun ardından Allah onları tekrar diriltti.
5. el-Mevt kelimesinin, bizatihi mevt [ölüm]: ecellerin gelmesi sonucu ruhların I canların çıkması -ki bu da, ölen kimsenin dünyaya dönüşünün sözkonusu olmadığı ölümdür- manasında kullanılması; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz sen de meyyit olacaksın [öleceksin], şüphesiz onlar da meyyit olacaklar [ölecekler]. (Zümer/30)
Her nefis mevti tadacaktır. (Âl-i İmrân/185)
Buradaki "Ölüm", kişinin Diriliş Günü'ne kadar tekrar dünyaya dönmesinin sözkonusu olmadığı Ölümdür.
el-Mevt, beş şekilde tefsir edilir:
1. el-Mevt ile, halkedilmemiş nutfe -ki bu, suret verilmemiş canlıdır- kasdedilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
Halbuki siz ölüler (yani, halkedilmemiş nutfelerj idiniz size hayat verdi (yani, sizi halketti ve size ruhlar verdi). (Bakara/28)
Bizi iki kere mevt ettin (biz birinci ölüm demek olan nutfeler halinde bulunuyor iken bizi halkettin}... (Mü'min/11)
Hayy'dan (yani, canlıdan) meyyiti (yani, nutfeyi} çıkarırsın. (Âl-i İmrân/27)
Yûnus[30] ve Rûm[31] sûrelerinde de bu şekildedir.
2. el-Meyyit ile, tevhidden sapmış I dalâlette olan kimse kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Meyyit (yani, hidâyetten sapmış I dalâlette) iken kendisine hayat (yani, hidâyet} verdiğimiz... (En'âm/122)
Hayylar [diriler] (yani, mü'minler) ile emvât [ölüler]
(yani, ölüler mesabesinde bulunan kâfirler} bir olmaz. (Fâtir/22)
Bu, Yüce Allah'ın kâfirler ile mü'minler için dar-bettiği bir meseldir.
Doğrusu sen mevtaya {yani, îmânı işitmek hususunda ölüler mesabesinde olan kâfirlere! işittiremezsin. (Nemi/80)
Bunun bir benzeri de Enbiyâ sûresindedir.[32]
3. el-Meyyit ile, toprağın verimsizliği ve nebatın azlığı kasdedilmiştir; ;şu âyette olduğu gibi:
Rahmetinin jönünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen O'dur. Nihayet bunlar ağır yüklü bulutları hafif birşey gibi kaldırdıklarında Biz onları meyyit {yani, nebatsızhktan dolayı ölmüş} bir beldeye sevkederiz de... (A'râf/57)
Bunun bir benzeri de Fâtır[33] ve Yâ-Sîn[34] sûresinde geçmektedir.
(Kur'ân'da geçen) beldeten meyten [ölmüş belde] ve el-ardu'l-meyte [ölmüş arz] ibareleri, "kurak ve verimsiz toprak" ve ahyeynâhâ [onu canlandırdık I ona hayat verdik] ifadeleri de "bitkiyle onu canlandırdık" demektir.
4. el-Meut lafzı ile, dünyadaki rızkını tüketmemiş olduğu halde, ceza olmak üzere ruhun I canın alınması kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sonra (ey Isrâîloğullarıj şükredesiniz diye mevtinizin ardından sizi ba's ettik (yani, ey îsrâîloğullan, Mû-sadan taleb ettiğiniz şeyler dolayısıyla -ceza olmak üzere- sizi öldürdük, ardından da tekrar dirilttik). (Bakara/56)
O kimseler ki, hazere'1-mevt [ölüm korkusuyla] diyarlarından çıktılar -ki onlar binlerce kişiydi- bunun üzerine Allah onlara, "Mevt olun [ölün]!" dedi. (Bakara/243)
Onlar da öldüler ve sekiz gün ölü olarak kaldılar.[35] Bunun ardından Allah onları tekrar diriltti.
5. el-Mevt kelimesinin, bizatihi mevt [ölüm]: ecellerin gelmesi sonucu ruhların I canların çıkması -ki bu da, ölen kimsenin dünyaya dönüşünün sözkonusu olmadığı ölümdür- manasında kullanılması; şu âyetlerde olduğu gibi:
Şüphesiz sen de meyyit olacaksın [öleceksin], şüphesiz onlar da meyyit olacaklar [ölecekler]. (Zümer/30)
Her nefis mevti tadacaktır. (Âl-i İmrân/185)
Buradaki "Ölüm", kişinin Diriliş Günü'ne kadar tekrar dünyaya dönmesinin sözkonusu olmadığı Ölümdür.